Ana sayfa Aydınlatma Makroda doğal ışık – Hazırlık

Makroda doğal ışık – Hazırlık

tarafından Güray Dere

Makro fotoğraf çekerken flaş kullanımının ne derecede önemli olduğunu daha önceki bir yazıda anlatmıştım. Şimdi de bunun tam tersini yazıp flaş kullanmadan makro fotoğraf çekmeyi öveceğim. Kafa karışıklığı yaratmaktan ziyade farklı tekniklerin nasıl kullanılacağını göstermek istiyorum. Flaş ya da fener gibi ışık kaynaklarımızı bir kenara bırakarak doğal ışığı doğru bir şekilde kullanabilirsek küçük dostlarımız fotoğraflarımızda çok daha gerçek görünecek. Ama fotoğraf çekim aşaması oldukça zorlu bir süreç olacak. Bunun nasıl yapılacağına bir bakalım.

Makro fotoğraf çekiminde doğal ışık kullanımı teknik olarak biraz ileri bir konu. Bu yüzden birkaç yazı şeklinde anlatacağım. Önce işin ekipman ihtiyaçlarını, nasıl bir yol izlemek gerektiğini ve zorluklarını tartışalım. Devam yazılarında sahadan örnek çekimler ve karşılaştığımız farklı durumları anlatacağım. Bazen de amacımıza ulaşamayıp elimiz boş döneceğiz.

Neden doğal ışık

  • Doğal Renkler

Neden doğal ışık sorusunun en doğal cevabı yaşadığımız dünyayı doğal ışık (gün ışığı) ile görüyor olmamız. Gözümüzle gördüğümüze en yakın fotoğrafı çekmek istiyorsak bu ışığı kullanmamız gerek. Mesela 3D modelleme yapanlar dikkat ederler, gökyüzünde ve bulutlarda ışığın yayılımı ve her yönden gelmesi doğal görünüm için önemlidir. Aynı şekilde fotoğraf çektiğimiz obje çevresindeki tüm cisimlerden gelen renk yansımalarını üzerinde gösterir. Işık-gölge geçişleri yumuşaktır. Bütün bunlar objemizi uzayda değil de doğal ortamının içinde gösteren, onu  gerçek yapan şeylerdir.

  • Arka plan

Flaşla yaptığımız çekimlerde aydınlatma seviyesi flaştan uzaklaştıkça azalacaktır.  Makro çekimin diyafram kısma ve yüksek büyütme özellikleri çoğu zaman güçlü flaş kullanımı gerektirir. Gün ışığında çekim yaparken bile flaşımızın ışığı sadece böceğimiz ve yakın çevresini aydınlatır. Çünkü flaş ışığı gün ışığından çok daha güçlüdür ve makinemiz o güçlü flaş ışığına uygun pozlama yapacak şekilde ayarlanmıştır. Yerine göre gündüz vakti olmasına rağmen siyaha yakın karanlık arka planlarla karşılaşabiliriz. Renkli ve aydınlık arka planlar elde etmek için doğal ışığı kullanmak zorundayız.

  • Ürkek böcekler

Çoğu böcek burnunun dibinde patlayan bir flaşa tepkisiz kalmaz. Hatta ışık bir yana flaşın şarj olurken çıkardığı, bizim zar zor duyduğumuz yüksek frekanslı sesin bile bazı böcekleri ürküttüğüne şahit oldum. Makro çekimde  genel olarak çok sayıda pozlama yapmamız gerekir. Flaşlı çekimde daha ilk pozda hedefimizi ürkütüp kaçırmak sık sık başımıza gelecektir. “Focus stacking” amaçlı çok sayıda poz çekerken flaş yüzünden birkaç pozda bir böceğimizin rahatsız olup pozisyon değiştirmesi, ya da uçup gitmesi bazı türlerde bu işi imkansız hale getirir.

makro-dogal-isik-ugurbocegi-orumcek
Fotoğraf: Özgür Kerem Bulur

Doğal Işıkta Makro Çekim

Doğal ışık kullanmanın avantajlarını gördükten sonra nasıl bir yol izlememiz gerektiğine bakalım. Bildiğim kadarına değineceğim.  Önce zorluklara bakalım.

Uzun pozlama ve titreşim sorunu

Doğal ışık kullanmanın en büyük zorluğu uzun pozlama yapmamızı gerektirmesi. Genel olarak 0.5 – 1sn seviyesinde pozlama yapabilecek şekilde titreşimden arındırılmış bir ortam yaratmamız gerek. Doğal ışıktan bahsediyorsak aynı zamanda bu işi açık havada yapacağımızı da söyleyebiliriz.  Makinamızı tripod üzerinde sabitlesek bile çekim yapacağımız çiçek-böcek en küçük hareket ya da hafif bir rüzgar altında tamamen bulanık bir görüntü verecek. Makinamızı sabitlediğimiz gibi böceğimizi de sabitlemeliyiz!

Günlük çekimde varlığını hissedemeyeceğimiz titreşimler yüksek büyütmeli uzun pozlamada en büyük düşmanımız olarak karşımıza çıkıyor. Titreşimler sadece dış dünyadan gelmiyor, makinamızın kendisi de bir titreşim kaynağı. Deklaşöre basıldığında oluşan ayna hareketi birçok DSLR modelinde makro çekimde uzun pozlamayı uygulanamaz hale getiriyor. Yazıyı yazdığım dönemde kullandığım benim eski Pentax K-x makinam da malesef beni bu konuda şanssızlar arasına katıyordu. Neden?

Mirror Lock-up

DSLR ayna mekanizması ışığın vizöre ya da sensöre gitmesini ayarlayan bir düzenek. Pozlama başlarken ayna kalkarak ışığı sensöre düşürür. Bu sırada vizör karanlıktır. Pozlama bitiminde ayna iner ve ışığı tekrar vizöre yönlendirir. Biz de göz ile vizörden sahneyi görürüz. Bu mekanik hareket meşhur “şrak” sesini çıkarır. Uzun pozlama yapanlar bilir. Makinayı sabitlesek bile aynanın bu kalkma hareketinin yarattığı titreşim çektiğimiz fotoğrafta bulanıklık oluşturur.

Bu titreşimi engellemek için “mirror lock-up”  denen bir ayar yapılır. Böylece ayna hareketi pozlamadan çok daha önce olur. Önce ayna kalkar. Yaptığımız ayara göre 2-3 sn zaman geçer. Bu esnada aynanın yarattığı titreşim sona erer.  Bu titreşimsiz ortamda pozlama başlar. Uzun poz tamamlandığında ayna yerine inerken tekrar ses ve titreşim olur ama bizim işimiz çoktan bitmiştir. Bu son hareketin titreşimi fotoğrafa yansımaz.

Deklanşör – Perde

Malesef ayna hareketini engellemek makroda uzun pozlama için yeterli olmuyor. Makinamızın içinde ikinci bir hareket daha var. Perdenin açılması ve kapanması.

Sensörümüzün hemen önünde yer alan iki perde pozlama süresini yönetiyor. Bunların çalışma şeklini başka bir yazıda ele alabilirim. Bizi rahatsız eden şey bu perdelerin açılıp kapanırken titreşim yaratması. Mirror lock-up yaptığımız halde çekim başlangıcında bir “tık” sesi ile kendini ele veren perde hareketi yüksek büyütmeli uzun poz fotoğrafımızı çöp haline getirmeye yetiyor. Bana gövde değiştirme dışında seçenek bırakmayan bu durum ile uzun bir süre birlikte yaşamak zorunda kaldım.

EFSC – Electronic First Shutter Curtain

Canon’un bazı DSLR modellerinde ve Sony gibi bazı aynasız makinalarda EFSC denen bir özellik bulunuyor. Bu sayede uzun pozlama yaparken fiziksel perdeyi pozlama esnasında değil daha önce açma fırsatı ortaya çıkıyor. Pozlama başlangıcında sensör bilgileri elektronik olarak sıfırlanıyor ve pozlama başlatılıyor. Hiçbir mekanik hareket ve ses oluşmuyor. Ve tabi titreşim de… Canon bu özelliği sessiz mod (silent mode) olarak tanıtsa da aslında titreşimsiz mod demek gerek.

EFSC özelliğine sahip makinalar doğal ışıkta yüksek büyütme ve uzun pozlama yapmak için ideal gövdeler oluyor. Şu anda kullandığım Sony A7II gövde bu özelliği destekliyor ve keskinlik anlamında ciddi fark yarattığını söyleyebilirim.

Yardımcı Ekipmanlar

Titreşimsiz bir gövde olabildiğine göre şimdi de bu gövdeyi ve objeyi titremeden tutacak ve genel kaliteyi arttıracak yardımcı ekipmanlara kısaca  bakalım.

Bu arada yazıyı yazdığım dönemde EFSC destekli bir gövde sahibi olmadığım için titreşim konusunda biraz daha başarılı olan Pentax k5 gövde ile örnekler vereceğim. Makro çekim gezilerine sık sık birlikte çıktığım arkadaşım Özgür Kerem Bulur ekipman ve örnek fotoğraflar konusunda sonraki iki yazıda bana yardımcı oldu.

acik-hava-makro-ekipman-2
Doğal ışık düzeneğimiz hazır. Üç eksende hareket için Manfrotto 410 Junior Geared Head başlık. Focus stacking için Newport 430 mikrometreli hassas ray. Ve kaba odak ayarı için körüğün kendi rayı.

Makro İçin Tripod

 Tüm tripod’ların genel amacı makineyi sallanmadan tutabilmektir  ama makro çekimdeki yüksek büyütmeler bu ihtiyacı daha ileri bir seviyeye taşıyor. İnce metal bacaklı tripodlar hafif rüzgarda ya da dokunuşta uzun süren titreşimler oluşturuyor. Bunun yerine  kısa ve kalın bacaklı, yere yakın tripodları tercih ediyoruz. Hatta mümkünse özel yapım ahşap tripodlardan edinip titreşimlerin en kısa sürede sönümlenmesini sağlayabiliriz.

Harici Deklanşör

Kablolu ya da kablosuz farketmez. Çekim sırasında makinaya dokunursak uzun süreli pozlama boyunca bu titreşim devam eder. O yüzden doğal ışık kullanımında mutlaka harici deklanşör kullanmamız gerekir.

Tripod Başlığı

Uzun bir uğraşla makinamızı kurup kadrajı da ayarladıktan sonra böceğimizin bir adım atması canımızı sıkabilir.  Üç eksende hassas hareket edebilen tripod başlıkları bu durumu kolayca telafi edebilir. Manfrotto 410 Junior Geared Head tripod başlığı tavsiye edilen ürünlerden.

Focus Rail

Büyütme yükseldikçe geniş bir netlik oluşturmak için “focus stacking” tekniği kullanılır. Bunun için aynı kadrajı çok sayıda fotoğraflayıp her birinde netliği biraz kaydırmak gerekir. Tripod üzerinde bu işlemi yapabilmek için “focus rail” denilen raylı düzenekler kullanıyoruz. Körüğümüz varsa körüğün altındaki ray da iş görebilir ama ne yazık ki çoğu zaman yeterince hassas hareket sağlayamıyor.

En uygun çözümü aslında bir CNC ürünü olan mikrometreli kaydırma rayları ile elde ediyoruz. Türkiye’de edinmesi güç olan Newport ailesi makro dünyasında çokça kullanılıyor.

Çin malı ucuz rayları tavsiye etmiyorum. Bu ürünlerde ileri-geri hareketi yeterince hassas bir şekilde kontrol edemiyoruz.

Örnek Tutucu

masa-ustu-makro-ekipman

“Helping hand” adı ile satılan iki minik kıskaçlı ürün daha çok stüdyo/ev içi kullanımında öne çıksa da açık havada kullanılabiliyor. Veya daha iyisini yapıp “ahtapot” tipi esnek ayaklı tripodlar üzerine monte edilmiş tutucular kullanabiliriz. Bunlar genellikle hazır satılmıyor. Kendimiz biraz da deneme yanılma ile üretiyoruz.

Fotoğraflayacağımız objeyi veya üzerinde bulunduğu yaprağı/dalı bu kıskaçlar ile tutup rüzgarda salınmasını engelliyoruz. Dönebilen kıskaçlar ile aynı zamanda istediğimiz açıyı verebiliyoruz.

Difüzör ve Reflektör

Doğal ışığı tamamen doğal kullanmak istemiyoruz. Sert güneş ışığını dağıtmak için ev yapımı beyaz plastik difüzerler iyi iş görüyor. Işığın eksik olduğu taraftan da geniş beyaz bir yüzey ya da metalik yansıtıcı yüzeyler ile takviye yapabiliriz.

Yine bu araçları ahtapot tripodlar ile birlikte kullanmak iyi bir fikir olabiliyor.


Yardımcı araçlarda detaya inmeyip çok kısaca tanıttım. Bunları biraz daha detaylı işlediğim bir yazıya şuradan ulaşabilirsiniz: http://makrodunyasi.com/dogal-isikta-yardimci-ekipmanlar-tripod-ve-tutucular/

Bir sonraki yazı açık havada doğal ışık kullanımı üzerine uygulama olacak. Kerem ile yaptığımız denemeler ve iki günlük makro çekim gezisi çok sabırlı olmamız gerektiğini gösterdi 🙂

Bunlar da ilginizi çekebilir

2 yorumlar

murat 30 Ocak 2014 - 10:32

güzel bir yazı olmuş. emeğinize sağlık. sitede rss veya herhangibi bir takip sistemi olması gerekli diye düşünüyorum.

Reply
guraydere 30 Ocak 2014 - 13:13

Teşekkür ederim.

Haklısınız, bu konuyu bir araştırayım. Takip için şu anda Facebook sayfasını kullanıyorum. Gelişmeleri orada yayınladığım için sayfayı “beğenmiş” olanlar gelişmeleri görebiliyor. RSS’i de aktif hale getirmeye çalışayım.

Reply

Yorum bırakın