Autofocus makro lens

by Güray Dere

Modern lenslerin neredeyse tamamı otomatik odaklama imkanı sunuyor. Netlik endişesi yaşamadan deklanşöre basıp tadını çıkarıyoruz. Loş ortamlarda, açık diyaframlı portre çekimlerinde autofocus imdadımıza yetişiyor. Spor ve kuş fotoğrafı çeken arkadaşlar otomatik odaklamanın önemini daha çok belirtecektir. Ne kadar hızlı odaklama yaparsak sahneyi kaçırma ihtimalini o kadar azaltırız. Tele lenslerde netliği yakalamak daha da zor olduğu için autofocus bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkar.

Manuel lens kullanıyorsak, odak tutturmak için daha çok sayıda fotoğraf gerekebilir. Küçük çocuklar gibi hareketli hedefleri tutturmak ekstra zordur. Üzerine de astigmat gibi diyoptri ayarı ile düzeltemeyeceğiniz bir göz bozukluğunuz varsa (benim gibi) netleme işkenceye dönebilir. Vizörden bakarak net göremediğiniz için bazen sadece lensin odak halkası üzerinde bulunan mesafe ölçeğine bakarak göz kararı odak seçmek zorunda kalabilirsiniz.

Neyse ki aynasız fotoğraf makineleri bu durumu büyük oranda çözüyor. Biz yine durumu makro açısından inceleyelim.

Peki makroda nasıl?

Close-up seviyesinde, yani 1:1 büyütmenin altında ve aynı zamanda tek kare yapılacak çekimlerde autofocus makro lens hala yardımcı olabilir. Basar ve çekeriz. İşimiz bitmiştir. Ama 1X ve üzeri büyütmelerde çalışıyorsak ya da focus stacking yapacaksak ne olacak?

Senaryo üzerinden gidelim. Elimizde gerçek bir makro lens olsun. Büyütme oranımızı 1X seçelim. Bir böcek fotoğrafı çektiğimizi düşünelim.

Öncelikle 1:1 büyütmeyi kesinlikle sabit tutmak istiyorsak otomatik odaklamayı kapatmamız gerekir. Zira çoğu makro lenste odaklama yapıldığında, lensin içindeki optik elemanların hareketi büyütme oranında küçük değişimlere yol açar. Bu duruma ‘odak solunumu’ (focus breathing) da denir ve özellikle focus stacking gibi hassas çalışmalarda perspektif farklılıkları yaratabilir. 1:1 takıntımız yoksa bunu önemsemeyiz ama yine de durumu bilmemiz gerekir.

Büyütmeyi daha da arttırdıkça bizi bir o kadar zorlayacak durumlar var. Bunlar net alan derinliği, titreşim ve ışık yetersizliği olarak sıralanabilir.  Autofocus bir lenste nasıl etkileri olacağını inceleyelim:

Net Alan Derinliği (DOF)

Otomatik: Makro çekimde büyütme arttıkça DOF, yani netlik iyice daralır ve neredeyse bir saç teli kalınlığında kalır. Makro lensi otomatik odak modunda kullanırsak netliğin nereye sabitleneceği makinenin kararına bırakılmış olur. Böceğin sağ anteni ya da sol arka bacağından hangisinin net çıkacağına sizin karar vermeniz çok zordur. Odak konu aramaya devam ederek çok arkalara kayıp derinlerde bir yerde gezinebilir. Böcek lensinizin tam önünde bile olsa onu göremezsiniz. Sadece boş bulanık bir görüntü alıp böceği aramaya devam edersiniz. Lensin tam olarak böceğe bakıp bakmadığını bile anlayamazsınız. Çekim sırasında bir yerlerde hareket oldukça, biraz rüzgar esip yapraklar kıpırdayınca makine sürekli karar değiştirip harekete yönelir ve farklı noktalara odaklama yapabilir. Kadraja giren ot, dal vs. ne varsa böcek yerine onlara netleme yapabilirsiniz. Bundan kaçınmak amaçlı AF odak noktalarından örneğin merkez noktayı sabitleyebilirsiniz. Böylece her zaman tam orta noktaya odaklamayı sağlayabilirsiniz ama o da istediğiniz kadraj ile uyumlu olmaz.

Manuel: Netleme yapmak istediğiniz yeri kendiniz seçersiniz. Makine kıpırdamadığı sürece odak değişmez.

Skor – Manuel:1 Otomatik:0

Titreşim

Otomatik: Elde çekim yapıyorsak kaslardaki titremeye ek olarak kalp atışı ve nefes alıp verme hareketi geniş salınımlı titreşimlere sebep olur. Buradaki titreşimi 3 boyutlu düşünmemiz lazım. Makine elimizde sadece yukarı-aşağı, sağa-sola oynamaz. Aynı zamanda ileri-geri oynar. 4X gibi bir büyütmede öyle bir hal alır ki böceğin gözünü çekmek için deklanşöre bastığınızda ayağını çekebilir ya da bomboş bulanık bir görüntü alabiliriz. Autofocus makro lens için otomatik odaklama yapmaya çalışmanın hiçbir anlamı yoktur. Çünkü mümkün değildir. Makine elimizde sürekli hareket ettiği için kamera da sürekli netlik arar. Makro lenslerin odaklama hızlarının yavaş olduğunu hatırlarsanız 1X büyütmede bile autofocus hızı titreşimin hızına yetişemez.

Manuel: Elde çekimde titreşim sorunu aynen geçerlidir 🙂 Manuel lens kullandığınızda hiçbir şey daha kolay olmaz. Ama manuel lens titreşim konusunda size dolaylı yoldan bir avantaj sunar. Vızır vızır sürekli odak arayan bir lensin tüketeceği pilden tasarruf etmiş olursunuz.

Makineyi tripod üzerinde sabitlersek ise bu sefer titreşim sorun olmaktan çıkar. Autofocus ya da manuel lens ikisi de odaklama konusunda aynı konforu sunar. Pil tüketimi sebebiyle ben yine manuel odaklama tercih ederim.

Skor – Manuel:2 Otomatik:0

Yetersiz Işık

Otomatik: Büyütmeyi artırdıkça sensöre daha az ışık alırız. Bu da fotoğrafta ışık yetersizliği ve vizörde kararma olarak karşımıza çıkar. Bazen hiçbir şey göremediğimiz seviyelere kadar kötüleşebilir. Autofocus makro lens odaklama sisteminin düzgün çalışabilmesi için ışık yeterli olmalıdır. Çoğu otomatik lens loş ortamlarda düzgün odaklama yapamaz. Makro çekimde büyütme arttıkça ışık azalacak, bu kararmadan dolayı autofocus sistemi böceği bulduramayacak, ileri-geri hareket edip odak arayışını sürdürecektir.

Farklı büyütme seviyelerinde sensöre ulaşan ışık

Manuel: Vizördeki kararmadan dolayı gözümüzle yapacağımız manuel odaklamada yine zorluk çekeriz. Elde veya sabitlenmiş farketmez, karanlık bir vizör canımızı sıkar.

Bu durumda fener gibi sürekli bir ışık kaynağından destek alırız. İster manuel, ister otomatik olsun fener sayesinde işleri kolaylaştıracak, çekmek istediğimiz böceği görebilir hale geleceğiz. Bu madde için otomatik ve manuel odaklamaya eşit puan versem olacak gibi.

Ama biraz düşününce eşit puan fikrinden vazgeçtim. Bu tarz bir makro çekimde hemen her zaman focus stacking yaptığımız için çekimin ilk karesinin doğru yere, yani konunun tam olarak en ön ucuna odaklanmış şekilde olması şart değildir. Önemli olan önden arkaya tam bir tarama gerçekleştirmektir. Yani 30 kare çekim yapılacaksa vizörü net göremediğimiz için çekime biraz daha önden başlar ve 30 yerine 35 kare çekim yaparsak ışık azlığının bir önemi kalmaz. Bu yüzden manuel çekim 1 puan, AF çekim 0.5 puan olacak şekilde oyumu ağırlıklı olarak yine manuel’den yana kullanıyorum. Fener olmadan AF kullansaydık çekimi hiç yapamayacaktık. Manuel şekilde ise eksiksiz tamamlayabildik.

Skor – Manuel:3 Otomatik:0.5

Görüldüğü gibi makro fotoğraf çekiminde manuel odaklama tercih ediyoruz.  Kadrajın gerektirdiği büyütme ne kadar olacaksa ekipmanımızı önce o büyütme değerinde ya da diğer deyişle odak mesafesinde sabitliyoruz. Böcek üzerinde netleyeceğimiz bölgeyi değiştirmek için lensle oynamak yerine elimizde (ya da tripod üzerinde sabitlenmiş) fotoğraf makinesinin tamamını ileri – geri hareket  ettirerek istediğimiz yere odaklama sağlıyoruz. İleri geri giden gövde kulağa garip geliyor, ama bir kez denerseniz böyle olması gerektiğini anlayabilirsiniz.

Bazı üreticiler autofocus çalışan makro lenslere çalışma mesafesini sınırlayacak bir düğme koyuyorlar. Örneğin Tamron 90mm f2.8 1:1 makro lenste bu LIMIT düğmesini çevirdiğimizde lensimiz sadece yakın mesafede ya da sadece uzak mesafede çalışacak şekilde kendini sınırlıyor. Odak arayışını yaparken sonsuz uzağa kadar arkaya gidip sonra yine makro seviyesinde yakın odağa dönmektense bunu daha kısa bir aralıkta yapıp daha hızlı gidip geliyor. Hala autofocus’ta ısrar edenlerin daha az pil hacayıp daha az vakit kaybetmesi için kullanışlı bir özellik 🙂

Yüksek büyütmelerde kullanılan ekipmanlarda değil otomatik odaklama, herhangi bir şekilde odak değiştirme imkanı bile olmaz. Lensin odaklama mesafesi sabittir, körük, tüp gibi cihazlarla bunu değiştirerek uygun büyütmeyi ayarlarız. Bu tip uygulamalarda otomatik odaklamanın adı bile geçmez.

Canon’un meşhur MP-E 65mm modeli 1X-5X aralığında çalışır ve en modern makro lenslerden biri olduğu halde yukarıda değindiğim durumlar yüzünden sadece manuel odaklama ile çalışacak şekilde tasarlanmıştır.

Elbette çoğu modern AF makro lenste isteğe bağlı manuel odak kullanma imkanına sahibiz. Ben Tamron’umla makro çalışırken autofocus özelliğini sürekli kapalı tutuyorum. Sadece portre çekimlerinde AF açıyorum.

Biraz yaşlıca makro lenslerin hepsi karşımıza manuel odaklama özelliğiyle çıkar. Bu durumu bir dezavantaj olarak değerlendirip son teknoloji peşinde 5 kat fazla harcama yapmanıza gerek yoktur. Hatta bazı eski lenslerin daha keskin olma ihtimali bile vardır. Lens özelliklerini araştırırken otomatik ya da manuel focus olma kriterini ben şahsen tamamen göz ardı ediyorum.

Genel bir toparlama yaparsak,

Makro çekimde manuel focus kullanmanın avantajları

  • Sabit büyütme. Odak değişmezse büyütme sabit kalır. Focus stacking çalışmalarında perspektif sorunumuz azalır.
  • Tam olarak istediğimiz yere odaklarız. Kontrol bizde olur.
  • Pil tasarrufu yaparız.
  • Manuel lensler daha ucuzdur.

Ayrıca hoşlanabilirsiniz