Işığı evcilleştirmek – Makro çekimde iç yansıma ve kontrast sorunları

by Güray Dere

Uzun zaman önce usta John Hallmen’in kaleme aldığı İsveççe orijinal adı “Att tämja blixten” olan bir makale okumuştum. “Işığı evcilleştirmek” anlamına geliyordu ve flaş kullanımı üzerine birçok ipucu içeriyordu. Bu sefer anlatmak istediğim konu flaş ile ilgili değil ama yazıyı isimlendirirken aynı başlığı kullanacağım: Işığı evcilleştirmek.

Aşağıda bahsedeceğim konular ilk bakışta “sinekten yağ çıkarma”ya benzetilebilir. Ama işin içyüzü öyle değil. Bunlar “farkı yaratan ayrıntılar”, “az bilinen püf noktaları”.

İç yansıma sorunu

Makro çekimde birçok ekipman parçasını bir araya getiriyoruz. Objemizden gelen ışık bu parçaların içinden geçerek sensöre ulaşıyor. Fakat küçük bir soru soralım: Sensöre ulaşan ışığın tamamı objemizden mi geliyor? Maalesef hayır! Nerelerde nasıl sorunlar çıkıyor bakacağız ama önce konuya ısınmak için ortaya çıkan olumsuz etkiyi görelim.

Yukarıdaki fotoğraf geçen yıl İrfan arkadaşımızın test için bana gönderdiği lens ve tüp sistemi ile çekildi. Kısa bir incelemeden sonra lensin iyi durumda olduğu, sorunun kaynağının tüpteki iç yansıma olduğu ortaya çıktı. Aynı lensin iç yansımalara karşı önlem alınmış bir düzenek ile verdiği fotoğraf şöyle:

Aynı lens ile çekilen, iç yansıma sorunu çözülmüş bir fotoğraf

Böceğin üzerindeki yansıma ile iç yansımayı karıştırmayalım. Bunlar flaş ile çekilmiş test fotoğrafları olduğu için böceklerin parlak bölümleri biraz yansıma yapmış. Fakat iç yansıma bu değildir. İç yansıma tüm fotoğrafta sislenme, renk sorunları ve düşük kontrast yaratır. 2. fotoğrafta siyahların siyah olduğu, detayların daha keskin olduğu görülüyor. Konumuz olan iç yansıma sorunu düzeltilmiş.

İç yansıma kaynaklarını ve çözüm yollarını biraz daha detaylı inceleyelim.

Öndeki çevresel ışık

    Bir fotoğraf çektiğimiz zaman sadece kadraj içine giren resim parçasını görüyoruz. Ama lensin baktığı yönde kadrajın dışında kalan, sağdan, soldan lensin ön camına çarpan ışıklar var. Bunlar fotoğrafta görünmese de lensin içine giriyorlar. Sensöre değil ama lensin içindeki yüzeylere ya da tüp körük gibi parçaların iç yüzeylerine düşüyorlar. Buradan da yansımalar yaparak sensöre ulaşıyor, çektiğimiz fotoğrafta sislenme, detay kaybı, kötü renkler, koyu siyah olması gereken yerlerin gri görünmesi gibi sorunlara yol açıyorlar.

    Kendinizden örnek verelim. Parlak bir günde pencere kenarında kitap okumak istiyorsunuz. Nasıl oturursunuz? Pencereye doğru mu? Yoksa ışığı arkaya alarak içeriye doğru mu? Camdan gelen ışık yüzünüze vurursa rahat eder misiniz? Işığın sadece kitabı aydınlatmasını isteriz gözümüze girmemeli.

    Yansımaya müsait iç yüzeylere daha sonra müdahale edeceğiz ama önce içeri giren gereksiz ışığı halletmeliyiz.

    Çözüm: Parasoley

    Lenslerinizde parasoley kullanıyor musunuz? Özellikle tele lenslerde parasoley kullanımı yaygındır. Buradaki amaç lense sadece konudan gelen ışığı almak. Çevresel ışıkları engellemek. At gözlüğü gibi bir şey! Bu at gözlüğünün görüş açısını lensin gördüğü kadraja göre ayarlamak gerek.

    Geniş açı lenslerle manzara fotoğrafı çekerken kadrajımız çok büyüktür. Bu lenslere parasoley pek takılmaz. Daha çok yapraksı parçalar bulunur. Çünkü ileri uzanan bir parasoley hemen kadraja girer. Şemsiye gibi yanlara açılan büyük bir parasoley de biraz komik görünürdü. Tele lenslerde ise baktığımız açı daraldığı için dar ve uzun parasoleyler kullanma şansına sahibiz. Gölgelik ileri doğru uzadıkça yandan gelen ışıkların içeri girmesi engellenir. Kontrastı yüksek bir görüntü alırız.

    Makroda durum daha ilginç. Telede olduğu gibi oldukça dar bir açıdan bakıyoruz. Uzun parasoleyler kullanma şansımız var. Fakat objeye çok yakınız! Parasoleyi fazla uzatamıyoruz. Uzatırsak çekimde canlıyı ürkütme, önden aydınlatmayı engelleme, gölge düşürme sorunlarımız olacak.

    Neyse ki çalışma mesafesi büyütme miktarı ile değişiyor. Ve büyütme arttıkça parasoley tasarımını değiştirme şansımız var.

    Yüksek büyütmelerde baktığımız kadraj obje üzerinde fiziksel olarak o kadar küçüktür ki lensimizin ön camının yüzeyine göre minicik kalıyor. Bunun büyük bir avantajı var. Çevresel ışıkları etkili şekilde kesecek ama objenin aydınlanmasında sorun oluşturmayacak şekilde öne doğru daralan, koni şekilli parasoleyler tasarlayabiliriz.

    Agrandizör lenslerini çok kullanıyorum. Bunlar ters bağlı olarak kullanıldığı için bayonet tarafları dışa bakıyor. Ve neredeyse hepsi standart m39 bayonet olduğu için burada büyük bir şansa sahip oluyoruz: M39 uzatma tüpleri!

    Yukarıdaki fotoğrafta solda 2 parça (İngiliz üretimi) m39 uzatma tüpü tek başına duruyor. Ortada 2 parça (Rus üretimi) m39 uzatma tüpü Nikon El-Nikkor 50mm f2.8N agrandizör lensine parasoley olarak bağlanmış. Solda ise bambaşka bir lense, Meyer Diaplan projeksiyon lensine parasoley olarak bağlı tek parça m39 uzatma tüpü var.

    Tarih öncesinden kalan bu tüpleri bedavaya yakın fiyata bulabilirsiniz. Genellikle 4 parçalı set halinde satılıyorlar. Rus malı olanları daha çok beğeniyorum, sağlam ve iç tasarımı oldukça başarılı. Yukarıdaki gibi ters bağlı lensin dışına 1 ya da 2 parça takarak çok kullanışlı bir parasoley elde etmiş oluyoruz.

    Modern lens kaplamaları çevresel ışıkların kesilmesinde büyük rol oynasa da hala parasoleyin faydalarını görmek mümkün. Benim kullandığım lenslerin büyük çoğunluğu modern sayılmaz. Hele mikroskop lensleri benimle yaşıt. Aramızda çoğumuz benzer model Lomo vs. marka mikroskop lensleri kullanıyoruz. Bu yüzden “hadi canım” demeyip mikroskop lenslerinde de mümkünse parasoley kullanmamız gerekli. Çalışma mesafemiz birkaç cm olduğu için parasoley boyunu da minik tutuyoruz ki aydınlatma yapabilelim.

    Hatalı difüzör / aydınlatma konumu

      Elde çekim ya da stüdyo farketmez sık yaptığımız bir hata var. Aydınlatma cihazlarımızı etkili kullanmak adına konuya çok fazla yaklaştırıyoruz. Çok yakın tutulan bir flaş, difüzör olarak lensin önüne takılmış bir kağıt bardak gibi bir şey kadraja girmese bile lensin içine ışık gönderebilir. Kurduğunuz düzenekte böcek çok iyi aydınlanıyor ama bu aydınlatıcı yüzeylerden gelen kuvvetli ışık aynen lensin kenarından içeri giriyor. Bazen tüm fotoğrafı beyaza boyuyor, bazen de kadrajda ışık kaynağının tam tersi tarafta hilal şeklinde bir parlama oluşturuyor.

      Çözüm: Parasoley ve doğru aydınlatma

      Parasoley konusu yukarıda yazdığım gibi. Bunu kullanırsak lensi ışıktan koruduğumuz için aydınlatma cihazlarımızı kullanırken daha esnek olabiliriz. Yine de mikroskop lensi gibi çok kısa parasoley kullandığımız ya da hiç kullanamadığımız durumlar olursa difüzör boyuna dikkat etmemiz gerekir. Kadraja girmese bile lensin önüne doğru gelmemeli.

      Örneğin 2cm mesafeden bir sinek portresi çekiyorsak sineğin arkasını aydınlatmanın bir anlamı yoktur. Difüzör boyunu 3cm tutmamız yeterli olur. Sineğin bize bakan tarafı iyi aydınlansın yeter. 10cm boyunda bir difüzör boşu boşuna sineğin arkasını aydınlatacak, bunu yaparken lensin içine ışık gönderecektir.

      Tüp/körük/helicoid iç yüzeyleri

        Ucuz etin yahnisi demişler, bütçe sınırlı olunca mecburen ucuz çözümlere yöneliyoruz. Çin malı adaptörler, el yapımı tüpler genellikle iç yansıma sorunlarının temelini oluşturuyor. Aslında fiyat ne olursa olsun bu cihazlara çok güvenmeyip tedbirimizi almamız iyi olur.

        Yansıma sorununun tespiti oldukça kolay. Tüpü ışığa tutup içinden bakacak ve duvarlarında parlama / yansıma olup olmadığını inceleyeceğiz. Yukarıdaki fotoğraf girişte anlattığım ve gösterdiğim sorunlu fotoğrafı çeken tüpe ait. Tüpü muayene ettiğimde görünen manzara bu şekildeydi.

        Ucunda lens takılı olan bu tüpün içi o kadar parlak ki bahçe manzarası, ağaçlar tüm detayı ile birlikte – tıpkı projeksiyon makinesi gibi – tüpün iç yüzeyine düşmüş ve oradan olduğu gibi yansıyıp sensöre (gözümüze) ulaşmış. Bu çevresel ışık kirliliği tüm fotoğrafı etkiliyor. İç yüzey boyunca çepeçevre ışık sızması var.

        Çözüm: Işık tuzağı

        Tüp/körük/helicoid gibi yapılar iç yansıtmayı azaltmak için genellikle yivli bir iç yüzeye sahiptir. Kaliteli bir malzemede bu yeterli olur fakat Çin malı ürünlerde yivler olsa bile parlaklığı engelleyecek kadar mat değiller. Bu durumda tüpün içine ve giriş çıkışına ışık tuzakları yerleştiriyoruz. Bu işlemin detayını birazdan okuyacaksınız.

        Körüklerde dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var. Eski ve yıpranmış körüklerde çatlak ve yırtık bulunabilir. Buralardan ışık sızmasını engellemek için körük iyice gözden geçirilip varsa bu delikler onarılmalı.

        İyi oturmayan adaptörler

          Parçaları birbirine bağlayan adaptörler kötü kalite kontrolü yüzünden bazen tam olarak oturmuyorlar. (Bazen de öyle bir oturuyorlar ki geri sökemiyoruz!) Hafif bir sallanma şeklinde kendini belli eden bu durum oradaki aralıktan içeriye ışık sızmasına yol açabilir.

          Çözüm: Sağlam adaptör 

          Kendim bu durum ile henüz karşılaşmadığım için çözmek zorunda kalmadım. Siyah bant gibi geçici çözümlerin uzun vadede yine sorun çıkaracağını düşünüyorum. Estetik olarak da rahatsız edecektir. Bu parçalar aynı zamanda yük taşıyorlar. Değerli yükümüzü sağlam bir adaptöre emanet etmek isteriz. Benim tavsiyem iyi tutmayan adaptörlerin vakit kaybetmeden değiştirilmesi yönünde olur.

          Sensörden ışık yansıması

            Kulağınıza çok garip gelecek ama fotoğraf makinemizin sensörü aynı zamanda bir ışık kaynağıdır. Tıpkı gece gökyüzündeki ayın bize parlak görünmesi gibi. Buraya odaklanan görüntü sensörü aydınlatır ve bu aydınlık, lensin içeri bakan camını, tüpün içini vs. tüm sistemi içeriden aydınlatır. Yani yansıma yapar. Üstelik bu yansıma içerideki elemanlar arasında karşılıklı şekilde defalarca olur.

            Az ya da çok tüm sensörlerde durum budur. Fakat bazı modellerde bu olay daha belirgin. Uç örneklerde, örneğin gece uzun pozlamalarda sensör yansıması şikayetleri daha belirgindir. Aşağıdaki iki fotoğrafta sensör yansımasının etkilerini görebilirsiniz (fotoğraflar bana ait değil).

            Köprüdeki lambaların nasıl kat kat yansımalar yaptığını görüyoruz. Defalarca yansıma dediğim durum bu. Sensör-lens-sensör-lens-sensör… Işık bu şekilde her seferinde gücünü kaybederek sensör ve lens arasında iç yansımalar yapıyor. Hayalet görüntüler oluşturuyor. Sanki birkaç kat camın ardındaymış gibi görünüyorlar.

            Bu yansıma durumu fotoğrafı oluşturan her piksel için geçerli. Tabi asıl sorunu parlak noktalar oluşturuyor. Üreticiler boş durmuyor. Bu sorunu azaltacak önlemler alıyorlar. Sony A7 ve Sony A7II bunun için güzel bir örnek. Normal şartlarda her iki makinenin de çok iyi cihazlar olduğunu biliyorum. Zaten ben de Sony A7II kullanıyorum.

            Burada aynı kadrajın bu iki model gövde ile çekilmiş fotoğrafları var. Mark II versiyonda sokak lambasının sensör yansıması ciddi oranda düzeltilmiş. Artık yeni makine alırken araştırmanız gereken bir konu daha açmış oldum başınıza 🙂

            Çözüm: Işık tuzağı

            Işık tuzağının gizemini bir süre daha devam ettireceğim! Her derde deva ışık tuzağı 🙂

            Sensör yansıması ile aydınlanan ve sorun oluşturan çok ilginç bir yer var. Makroda ben neredeyse her zaman ters bağlı agrandizör lensleri kullanıyorum. Lensi ters bağlayınca ne oluyor bilin bakalım. Lensin ön camının etrafında genellikle marka model bilgileri yer alır. Ve bunları parlak beyaz harflerle yazarlar. Şimdi bu beyaz yüzeyleri ters bağlı lens ile birlikte sensöre çevirdiğimizde ne olur? Alın size iç yansıma! Bu beyaz yazılar sensörden gelen ışığı güçlü şekilde yansıtırlar. O halde ışık tuzağı ile kapatılmaları gerekir.

            Gövde kusurları

              Bu sorun çok ender olarak görülüyor ama ilginç durumlar var. Gövde yenilerken araştırılması gerekiyor. Yeni çıkan modellerde her zaman bazı sorunlar görülme olasılığı var. Sadece bilgi olsun diye yazıyorum.

              Örnek Nikon D300 odaklama sisteminde kullanılan ışık gövdeden içeri sızma yapıyor ve iç yansımalara yol açıyor şeklinde şikayetler var. Başka örnek Fujifilm X-T1, gövdedeki HDMI portundan içeri ışık sızıyor, fotoğrafı bozuyor.

              Çözüm: Pek yok!

              Şanslıysak garantiden yararlanırız. Neyse ki çok az ortaya çıkan sorunlar bunlar. Şimdilik unutabiliriz.

              IŞIK TUZAĞI

              Nihayet ışık tuzağına geldik. Başlığı bile büyük harfle yazdım. Adına bakıp da öyle uzay teknolojisi falan sanmayın. Işık tuzağı mümkün olduğunca mat, ışığı yansıtmayan bir yüzey anlamına geliyor. Tabi ki siyah olmak durumunda. Kara delik gibi tüm ışığı emen bir yüzey!

              Üreticiler iç yansımaları azaltmak için değişik tasarımlar ve malzemeler kullanıyorlar. Fotoğrafaki Pentax SMC-K 135mm f2.5 lens keskinliği ile ünlü. Bu lensin bayonet tarafında dikdörtgen bir çerçeve görüyoruz. Böylece sadece sensörün görmesi gerektiği kadar bir açıklık yaratılmış. Camı olduğu gibi çıplak bırakıp sensör yansımalarını arttıracak tasarımdan kaçınılmış. Bu çerçeve bir ışık tuzağı.

              Olympus 65-116 değişken uzunluklu tüp, makro-severler arasında efsane bir ürün. Kalitesini her ayrıntıda hissetiren bu tüpün iç yüzey kaplamasına bakın. Hiçbir şekilde yansıma yapmayan kadifemsi, kumaş benzeri bu yapı bir ışık tuzağı.

              Geçen yıl ışık tuzağı adıyla satılan bir kağıt buldum. İngiltere’de bir satıcı A4 boyutunda 6 pound fiyatla satıyordu. Merak edip hemen bir tane aldım ve tüp bağlantılarında kullandım. Fakat sonradan farkettim ki kırtasiyelerde “siyah kadife kağıt” adıyla satılan, tamamen aynı bir malzeme varmış. Boşuna yurt dışı aşırı fiyatlar ve posta masrafı ile uğraşmışım. Şimdi siz de en yakın kırtasiyeye uğrasanız iyi olacak.

              Siyah kadife kağıda alternatif olarak, bazı yüzeylerde daha kalıcı olabilecek ultra mat siyah sprey boyalar örneğin modelcilikte kullanılan veya Vantablack benzeri yüksek emiciliğe sahip boyalar bulabiliyorsanız bunları da deneyebilirsiniz.

              Ters bağlı lenslerde ışık tuzağı

              Rodagon WA 40mm agrandizör lensi için yapılan bir ışık tuzağını görüyorsunuz. Ortada çıplak lens, sağda ters bağlantı adaptörü içine yerleştirilmiş ışık tuzağı ve solda, en başta lens ve adaptörün birlikte kullanımı görülüyor.

              Halkamızın ortasındaki deliği lensin sadece camını gösterecek şekilde uygun boyutta ayarlıyoruz. Işık tuzağı çift yönlü. Hem içe hem de dışa bakan kısmı siyah. Yoksa bir anlamı olmazdı. Bu şekilde bir yerleşimde lensin varsa marka model yazısının yansımalarını, ve cama kenardan vurup iç yansıma yapabilecek istenmeyen yanal ışıkları engelliyoruz.

              Mikroskop adaptörü ışık tuzağı

              Ben düz (flat) mikroskop adaptörü kullanıyorum. Fotoğrafta gördüğünüz üzerine Lomo 3.7X lens takılmış bir RMS-M42 adaptör. Bunun dışa bakan kısmı bizi şu anda pek ilgilendirmiyor. Fakat içeriye, yani sensöre bakan kısmın tamamen mat olmasını istiyoruz. Metal adaptörler her ne kadar siyah renk de olsalar hatırı sayılır bir yansıma yapıyorlar.

              Adaptörün içe bakan yüzeyini olduğu gibi ışık tuzağı ile kaplıyoruz. Gördüğünüz gibi ben açıklığı fazla bile bırakmışım. Mikroskop lensinin parlak metal kısmı ortada görünüyor. Deliği biraz daha küçük tutmak gerek.

              Parasoley içi ışık tuzağı

              Biraz önce m39 tüplerin parasoley olarak kullanılmasından bahsettim. Bunları çıplak halde kullanmak yerine iç yansımaları azaltmak için iki parça arasına ışık tuzağı yerleştirerek kullanabiliriz. Burada delik çapı önemli tabi. Camı fazla kapatmamak gerek. Diyaframa bağlı olarak diyaframı daha kısık kullanırsanız camı biraz daha kapatabilirsiniz. Aşağıdaki fotoğrafta ortadaki tüpün iki parçası arasına ışık tuzağı yerleştirilmiş. Böylece bir parçada oluşacak bir kenar yansıması diğer parçaya geçerken tuzağa yakalanacak.

              Bu mantığı normalde kullandığınız tüp, körük gibi cihazlarda da aynen kullanabilirsiniz. Tam bir iç kaplama yapamıyorsanız bu şekilde ara ışık tuzakları ile iç yüzey yansımalarının karşıya, yani sensöre ulaşmasını ciddi oranda azaltabilirsiniz. Ama tekrar hatırlatmam gerek, gereğinden küçük bir delik bırakırsanız görüntüde köşe kararmalarına yol açabilirsiniz. Birkaç deneme ile uygun boyutu ayarlamak zor değil.

              APS-C makinelerde köşe kararması açısından daha şanslıyız, sensör daha küçük olduğu için tüp ve körük içindeki tuzakların deliği biraz daha küçük bırakılabiliyor.

              Lens adaptörlerinin iç yüzeylerinin kaplanması

              Bu kısım daha çok aynasız gövde kullanan arkadaşları ilgilendiriyor. Ben Sony A7II gövdeye geçiş yaptıktan sonra elimde bulunan ekipmanı kullanabilmek için çeşit çeşit adaptör almaya başladım. İçi boş küçük bir metal bilezik için $100 üzeri para vermeyi garip karşıladığım için $15-$20 civarı Çin malı adaptörlere yöneldim. Yine de en ucuzlarından kaçındım tabi. O kadar da değil 🙂

              Adaptörler gelmeye başladıklarında en iyi işçiliğe sahip olanlarda bile korkunç derecede iç yansıma ile karşılaştım. Yani tahminlerim aynen tuttu. Neyse ki önceden tüm malzemeyi hazırlamıştım: Kadife kağıt, kalem, cetvel, makas. İçlerinden biri hariç bir oturuşta işlem tamamlandı. Fakat bir tanesi biraz zorlu çıktı. O yüzden anlatımda onu seçtim.

              Gerçekten çok iyi bir işçilik ile hazırlanan bu marka adaptörler maalesef iç yansıma testinde yerlerde sürünüyor. Elimizle yukarıdaki gibi tutup iç yüzeye baktığımızda fotoğrafımızı mahvedecek potansiyele sahip olduğu hemen görülüyor. Bu yüzeye hemen el atmak gerek.

              İlk denemelerin ardından işin zorlu olacağı hemen ortaya çıktı. Adaptörün için silindir şeklinde değil, kesik koni şeklinde. Yani dikdörtgen bir kağıt kesip içine soktuğumuzda yüzeye bir türlü oturmuyor. Bunun için 3 kez deneyip sonunda bilgisayar ortamında kesik koni tasarımı yapmak zorunda kaldım. Printer çıktısı örnekleri kesip biçip doğru ölçüyü bulduktan sonra iç yüzeyi kaplayacak iki parçayı kadife kağıt üzerine çizip kestim.

              Ana parça üzerindeki çentik diyafram mandalının geçmesi için yapıldı. İnce olan 2. parça ise bayonet tarafındaki daha küçük çaplı bölümü kaplayacak. Ölçüler o kadar hassas ki bu kağıtları adaptör içine soktuğumuzda yapıştırıcı kullanmaya gerek kalmayacak. Kağıdın iki yan ucu buluştuğunda uç uca sıkıca kenetlenecek.

              Bu arada farkettim ki kesilen kağıdın yan yüzeyleri lens ve sensör tarafından görülüyor. Ve çok ince de olsa beyaz kağıt oldukça parlak sayılır. Bu yüzden titizliği biraz abartarak siyah keçeli kalem ile kesmiş olduğum kadife kağıdın yan yüzeylerini boşluk kalmayacak şekilde boyadım.

              Kadife kağıtları içeri yerleştiriyoruz ve işte adaptörümüz. Tamamen aynı ışık ve aynı açıda çekilmiş bu fotoğrafı ilki ile kıyaslayın. Üreticiyi kıskandıracak bir iç yüzey oluşturduk. Işık tuzağımız tamamlandı.

              Önemli Not

              Işık tuzaklarını oluşturduğumuz malzeme gördüğünüz gibi kadifemsi, tüylü bir yüzeye sahip. Etrafını kesip biçtikten sonra bu tüylerin bir kısmı serbest kalıyor. Kesme işlemini yaptıktan sonra parçayı iyice bir silkeleyip üflemeniz gerekiyor. Buna rağmen tüylerin bir kısmı kalabilir veya bir süre sonra bazı başka bazı lifler dokudan kurtulabilir. 

              Adaptör ile sensör arasında başka bir şey yok. Zamanla bunlardan biri uçup sensörünüz üzerine konduğunda fotoğrafta tel şeklinde toz lekesi olarak kendini gösterir. Eğer bu olursa hava pompası ile çok kolay uzaklaştırılıyorlar. Şu ana kadar (uzun yıllardır) bir sorun yaşamadım.

              Siz de uzun süredir DSLR kullanıyorsanız zaten sensör tozlanmasına alışık olmalısınız. Lens değiştirirken sürekli içeriye toz doluyor. Bunların nasıl temizlendiğini de biliyor olmalısınız. Bir hava pompası ile arada sensör temizliği yapıyorsanız ışık tuzaklarından gelecek ek tozları farketmezsiniz. Bu notu yazmamdaki amaç hava pompası bulundurmanızı ve düzenli olarak kullanmanızı hatırlatmak.

              Ayrıca hoşlanabilirsiniz