Polarize filtre kullanımı konusunu bir kez ele almıştım. Uzun zaman önceydi ve makro fotoğraf çekimlerimin tamamında flaş kullanıyordum. Bu yüzden işin içine flaşı dahil eden bir teknik olan “çapraz polarize filtre kullanımı” üzerine bir yazı olmuştu.
Geçenlerde o yazıya bazı güncellemeler yaptım ve bir konuyu denemek istediğimi belirttim: Doğal ışıkta polarize filtre kullanımı. Geçen hafta sonu işte bunu test etme fırsatını yakaladım.
Hatırlatmak gerekirse polarize filtreler lensin önüne takılıyor ve döndürülebilen bir yapıya sahipler. Filtre döndükçe belli açılardan yansıyarak gelen ışıkları kesiyor. Bu sayede parlayan camların ardını ya da ayna gibi yansıtma yapan suyun içini fotoğraflamak mümkün hale geliyor. Filtreyi uygun açıya getirip yansımaları kesmemiz yeterli.
Makro çekimde böceklerin kabuklarından, gözlerinden yansıyan sert ışıklar renkleri ve detayları bizden saklayıp gözümüzü rahatsız eden bir fotoğraf ortaya çıkarır. Bunu engellemek için ışık kaynağı ve obje arasına difüzör koyarak ışığın doğrudan vurmasını engelliyoruz. Difüzör sayesinde dağıtılarak çeşitli açılardan gelen ışık çok yumuşak bir aydınlatma ile birlikte gizlenmiş parlak renkleri ortaya çıkarıyor. İş bir aşamadan sonra lens, gövde vs. kullanımını geçip tamamen çevresel ışığı nasıl daha iyi kullanabilirim noktasına geliyor.
Tabi tembellik yakamızı bırakmıyor. Difüzör demek arazide kurulumda zorluk demek. Ek bir tutucu ile bir mini tripod demek. Difüzör kullandığım ve kullanmadığım zamanları oranlarsam arada büyük bir fark ortaya çıkıyor. Anlıyorum ki arazide difüzörü çok tercih etmiyorum. Peki ne yapıyorum?
Öncelikle asla güneş altında çalışmıyorum. Her zaman gölgede kalmam gerek. Makro çekimin altın saatleri olan sabah gün doğumu ya da akşam gün batımında bu koşulları yaratmak çok daha kolay. Zaten her yer gölge oluyor. Ve böcekler sakin. Bir de hava bulutluysa daha ne olsun? Buluttan iyi difüzör mü var? Bu koşulları daha da iyileştirmek mümkün mü?
Çekimi gölgede bile yapsam gökyüzünün açık olarak göründüğü yön ya da ağaçların araları ana ışığın geldiği yön olarak fazlaca parlak oluyor. Bu parlaklık böceğin o tarafa bakan yüzeyinde kendini belli ediyor. Bazı durumlarda doğal parlak dokuyu ortaya çıkardığı için hoş bir görünüm oluşuyor ama bazen difüzör olmadan iyi bir sonuç alınamayacak seviyede rahatsız ediyor.
Bu noktada polarize filtre kullanımı merak uyandırmaya başlıyor.
Polarize filtreyi ilk kez kullanmıyorum. Makro çekimde ben ve bazı arkadaşlarım bunu zaten denemiştik. İnternette takip ettiğim usta fotoğrafçıların böyle denemeleri olmuştu. Fakat nedense genel kanı çok olumlu değildi. Bunun birkaç sebebi var.
CPL filtre ile ilgili sıkıntılar
- Polarize filtreler koyu renk oluyor. Lensin önüne koyu renkli bir cam koyduğumuzda doğal olarak içeriye daha az ışık alıyoruz. Pozlama süresi uzuyor.
- Aynı sebepten vizör kararıyor. İyi bir aydınlatma yoksa netleme yaparken biraz daha zorlanıyoruz.
- Filtrenin açısı yansımaları kesmek için kullanılıyor. Filtreyi döndürürken oluşan değişimi algılayamazsak işimize yaramaz. Makro çekime uygun hazırlanmış bir düzenekte ışık zaten yumuşak ve gölgede olacağı için malesef bunu algılamak çok zor oluyor. Sadece vizörden bakarak neredeyse mümkün değil.
- Keskinlik bizim için herşey demekken lensin önüne koyduğumuz cam ile netliği düşürme riskini alıyoruz. Filtre ile lensin ön camı arasında gidip gelen bir ışık yansıması oluşursa görüntüde istenmeyen sislenmelere yol açıyor. Burada farklı filtre markaları öne çıkıyor. Sıradan filtreler ile kıyaslandığında oldukça pahalı ve kaliteli olan Marumi markası DHG ve Super DHG kaplamaları ile yansıma sorunlarını aşmakta başarılı. Kaliteli camlar sanki yok gibiler, keskinlikte düşmeye yol açmıyorlar.
- Uygun kalitede olmayan filtreler renklerde kaymaya yol açabiliyor. Örneğin denediğim eski bir polarize filtrede tonlarda maviye kaçma oluyordu.
- Odaklama yaparken ön tarafı dönen bir lensiniz varsa dikkatli olmalısınız. Filtrede yaptığınız ayardan sonra kadrajı değiştirmek için lensin odağını değiştirirseniz önündeki filtre lensle birlikte döneceği için ayar bozulacak. Tekrar ilgilenmeniz gerekecek. Yoksa verim alamazsınız. Neyse ki bu tür lensler azınlıkta. Ben yine de hatırlatmış olayım.
Çözümler
Yukarıda yazdığım sebeplerle polarize filtre kullanımını çok uygulamadım. Kuzenim Kerem daha sert bir karar alıp bir daha asla kullanmayacağını söylemişti. Kısaca polarize filtreler makroda pek sevilmiyorlar.
Peki ne değişti? Neden şimdi tekrar denedim?
Aynasız gövdeye geçiş yaptım. Aynasızların çok avantajı var. Şahsen eski aynalı sisteme dönmeyi artık istemiyorum.
- Polarize filtre takıldığı zaman görüntüde kararma olmuyor. Aynasız gövdeler ışık ölçümünü daimi olarak yaparak her zaman uygun pozlama değerinde oluşacak görüntüyü sunuyorlar. Ekranda gördüğümüz ile çektiğimiz fotoğraf aynı oluyor. Çekim için uygun olmayan düşük ışık seviyelerine kadar sorun olmuyor. Işık azaldıkça ön izleme görüntüsü grenli bir hal alıyor ama hala aydınlık olarak görmeye devam ediyoruz. Bana kalan tek ayar pozlama telafisi vermek oluyor. Sadece ne kadar aydınlık istediğime karar veriyorum.
- Netleme konusunda büyük yardımcılarımız var. Net bölgeyi hem boyanmış bir şekilde işaretli görebiliyoruz. Hem de benim daha çok sevdiğim, görüntünün küçük bir parçasını mesela 10 kat büyüterek izleyip çok hassas bir netleme sağlayabiliyoruz. Bu büyütülen alanı görüntünün istediğimiz yerine taşıyarak nereyi istiyorsak orayı netleyebiliyoruz.
- Filtreyi döndürürken yansımayı ne kadar kestiğini anlamak için yine zoom yapılarak büyütülmüş parlak bir bölgeyi kullanıyoruz. Bu şekilde filtredeki uygun açıyı yakalamak hiç sorun olmuyor.
Aynalı DSLR gövde kullanan arkadaşım Bayram filtre açısını ayarlarken farklı bir yöntem kullandığından bahsetti. Önce filtreyi çıkarıp gözünün önüne tutuyor ve içinden bakarken açısını değiştiriyormuş. Böcek üzerindeki yansımayı istenen seviyede kısabildiği noktada CPL filtrenin açısına bakıp hiç bozmadan lensin önüne o şekilde yerleştiriyor ve çekime geçiyormuş. Bunu ben de denedim. Ayarlama güçlüğü çekildiği zamanlarda kullanılabilecek zekice bir yöntem.
CPL filtre ile makro çekim testi
Gelelim hikayemize:
Ağustos ayının en sıcak günleri. 38 derece, öğlen saatlerinde tarlanın ortasında kaçacak gölge arıyorum. Hiç şansım yok gibi görünürken birkaç saat sonra başlayacak sağanak yağmurun öncüsü bulutlar gökyüzünde hızla toplanmaya başlıyorlar. Çekime uygun uzun soluklu bulut gölgeleri oluşuyor. Tekrar keşfe çıkıyorum. Amacım polarize filtreyi denemek.
Gelip geçen bulutların yarattığı dengesiz ışık koşullarından kaçmak için sürekli gölge sağlayan ağaç arkası bir köşe bulup düzeneği kuruyorum. Hedefteki tutucuyu dolduracak ve sıcak havaya rağmen kıpırdamadan duracak bir manken bulmaya sıra geliyor. Böcek bol. Her yerde yusufçuklar, türlü çeşit sinek ve arılar… Ama hepsi çok hareketli. Arayışta eşim yardımcı oluyor. Birlikte romantik bir tarla turu atıyoruz… Dere kenarında böğürtlen molasında biraz tedirgin ve gürültücüyüz. Yılanları kaçırmaya gayret ediyoruz.
Ayçiçeklerinin yanından geçirken eşim sesleniyor. Aradığımız manken orada duruyor. Çiçeğe uyumlu renklere bürünmüş bir yengeç örümceği avı için tetikte bekliyor. Hareketsiz. Tam aradığım gibi. Bahçe makasını çıkarıp ayçiçeği kafasını dikkatlice titretmeden kesiyorum. Örümcek sakin.
Düzeneğin kurulu olduğu yer biraz uzakta kaldı. Şimdi ayçiçeğini oraya kadar sarsmadan taşımam gerek. Engebeli tarlada parmaklarımın ucunda balerin gibi ilerlerken eminim tuhaf ve komik bir görüntüm var. Neyse ki tökezlemeden kurulu düzeneğe ulaşıyorum. Aynı dikkatle ayçiçeğini sapının en üstünden, en sağlam yerinden mandala tutturuyorum. Kesilen bitkiler sıcak havada çok hızlı soluyorlar. Tutucuya sağlam yerden sabitlemezsek çekim esnasında bitki gevşedikçe kadraj aşağıya kayıyor. Buna çok dikkat etmek lazım. Mecburi durumlarda çift tutucu ile hem üst hem alttan sabitlemek gerekebilir.
Makinenin arkasına geçip ufak tefek ayarları yaptıktan sonra rüzgarın düşündüğümden biraz fazla olduğunu farkediyorum. Hatta 10dk kadar çekime geçemeden mümkün olduğunca sessiz! söyleniyorum. ISO arttırmaktan başka çözüm yok. Normalde ISO 160 kullanacağım ve uzun pozlama yapacağım bir ortamda ISO 640’a çıkıp pozlama süresini f6.3 diyaframda 1/25 sn’ye çekmeye mecbur kalıyorum. Yoksa rüzgar yüzünden netlik sağlanamıyor.
Filtrenin etkisini ölçmek için yaptığım tek karelik çekimlerde alan derinliğini biraz arttırabilmek için f16 diyafram kullanıyorum. O zaman pozlama 1/3sn’ye yükseliyor. Rüzgarın kesildiği anlarda çekimleri yapıyorum. CPL etkisini ölçen işte bu iki fotoğraf bu yazının yazılmasına vesile oluyor. Aşağıdaki 2 fotoğrafa dikkatli bakalım. İlkinde filtre açısı en az etki edecek şekilde ayarlanmış. İkinci fotoğrafta ise filtre 90 derece döndürülerek yansımaları kesmesi sağlanmış.
Gözle görülür bir iyileşme farkediliyor. Her iki fotoğraf fotoğraf makinesi tarafından tamamen aynı sıcaklık değerleri ile kaydedilmiş olmasına rağmen ton farkı var. Yansıtmaların azaltıldığı fotoğrafta renkler daha doygun. Yine her iki fotoğrafa hafifçe ve tamamen aynı müdahalede bulundum. Makinadan çıktığı hali ile neredeyse aynı bıraktım.
Farkın daha açık ortaya çıktığı bölgelerden crop alıp yan yana inceleyelim.
Yansımalara dikkat edersek büyük bir azalma görülüyor. Fakat ilginç bir şey dikkat çekiyor. Asıl yansımaları yok edecek şekilde açıyı değiştirdiğimizde daha önce hiç yansıma olmayan karşı bölgelerde bir miktar yansıma beliriyor. Bu da CPL filtrenin bir taraftaki yansımayı kısarken diğer taraftakileri arttırdığını gösteriyor. Ama bu yeni gelen yansımalar zaten oldukça zayıf olduklarından oluşan dengeli durumu bozmuyorlar.
CPL filtre istenen etkiyi sağlıyor
Son olarak bu kadrajı f6.3 diyafram değeri ile baştan sona fotoğraflıyorum ve focus stacking çalışmasını tamamlıyorum. CPL filtresinin etkin olarak kullanıldığı bu çalışma benim için de bir ilk olma özelliğini taşıyor. Son halini 4000 piksel çözünürlük ile link verilmiş olarak yayınlıyorum. Fotoğrafa tıklarsanız büyük halini izleyebilirsiniz.
Makro çekimde polarize filtreler ile deneyiminiz varsa veya olduğu zaman, fikirlerinizi duymaktan büyük mutluluk duyarım. Işığınız bol olsun.
2 yorumlar
Abi,
Ellerine, klavyene saglik
Yine oldukca bilgilendirici bir yazi olmus
Teşekkür ederim Adnan