“Makro” benim anahtar kelimem. Bir çok ortamda ağzımı bıçak açmazken makro denince kolay susmuyorum. İsterseniz bir deneyin 🙂 Avcı hikayeleri gibi, askerlik anıları gibi. Bu yüzden bana gelen soruları bildiğim kadarıyla cevaplamaktan keyif alıyorum. Ama bir tanesi var ki “Makro Dünyası” web sitesi açıldığından beri bana belki de en çok danışılan nokta, sorulan soruların en büyüğü. Dolayısıyla cevapların da uzun olanlarını gerektiriyor. Soru cevap oyunu gibi sonu gelmiyor, gelmeyecek.
Yazıda kullanılan fotoğrafların çoğunu büyük boyut linki ile verdim. Tıklayarak tam boy açıp detayları inceleyebilirsiniz
Soru halen çok büyük. “Ayrı ve geniş bir yazı yazmadan kimse benimle başa çıkamaz” diyor. Ben de başa çıkmaya çalışmayacağım. Tarihi stratejiyi uygulayacağım: “divide et impera” yani “böl ve yönet”…
Güzelce cesaret verip hayatın anlamından bahsedecek gibi yaptıktan sonra çaresizce soralım:
Makro çekim için hangi ekipmanları almalıyım?
Seçenek ne kadar çoksa seçim de o kadar zor oluyor. Sağlıklı bir seçim yapmanın yolu tüm seçenekleri incelemekten geçtiğine göre ister yeni başlayan bir makro meraklısı olun ister yıllarca bu işe gönül veren biri bu soru hep karşınıza çıkacak. Tatlı hayaller ve delik bütçeler getirecek. Ve bizim amacımız çöpe giden vakit ve nakitten mümkün olduğunca tasarruf etmek.
Şimdi biri çıkıp bana “hangi makro lensi alayım?” diye sorsa, ki soruyor.
Önce bir bakarım ciddi mi diye, ki ciddi.
Ve başlarım sormaya:
1. İstek, sabır, azim ne durumda?
2.Fotoğraf deneyimi ne kadar?
3.Elde hangi ekipmanlar var?
Bu üçüne bağlı olarak cevap küçülmüş ya da dağ kadar büyümüş olabilir. Ardından amaca yönelik sorularım gelir?
4. Fotoğrafta ne görmek isteniyor? Güzel bir çiçek ve üzerindeki arı mı? Arının kendisi mi? Ya da belki profilden bir arı portresi de olabilir! Ve hatta arının iğnesinin ucundaki delik de!
5. Doğal ortamda mı çekim olacak yoksa evde kurulan mini stüdyoda mı?
6. Elde çekim mi olacak, tripod ile mi?
7. Bütçe nedir? Kolay kullanımlı ve pahalı çözümler mi? Yoksa ucuz ama zahmetli çözümler mi?

1. soru: ilgi, istek, sabır vs.
O bunları düşünürken ben de nereden başlasam ki diye, aslında tam olarak benim de bilmediğim, sonu olmayan bir cevap için zaman kazanmış olurum.
O sırada çekilen 100 bin fotoğraf gözümün önünden film şeridi gibi geçer, ki PAL formatında saniyede 25 kare oynatsak 67 dakikalık bir film eder.
Listedeki bu ilk soruya verilen cevap aslında diğer soruların da cevabı olacak. İtiraf edin bazılarınız şimdiden sıkılmaya başladı bile 🙂
Bazen bana bir soru geliyor ve şöyle cevaplıyorum: “O konuyu şu şu yazıda genişçe anlatıyorum” diyorum. Yazının linkini veriyorum. Ve yine bazen deniyor ki “Ama o kadar zamanım yok onun yerine sadece şu soruyu cevaplayın yeter!”.
Ki o 67 dakikalık filmi oluşturan her bir kare için aranan, bulunan, düşen, uçan, kaçan böceğin, yapılan çekimin ve işlenen fotoğrafın toplam saatini ekleseniz, ki üşenmedim hesapladım ortalama 2000 saat ediyor. Bu sürede Edirne-Kars arası mesafeyi yürüyerek tam 6 kez gidebilirsiniz… Ya da bisikletle dünya etrafında dönülebilir. Ekipman arama, bulma, alma; okuma, araştırma, test etme… Bu yazıyı sadece buraya kadar getirmek için uçarcasına geçen 1 saat… Bunlar hep hariç.
İnsanlar ömrünün 9 yıldan fazlasını televizyon izleyerek geçiriyormuş. 80 bin saat! Neyse ki evimde televizyon yok. Yani makroya ayırabileceğim daha 78 bin saatim var! Biraz iyimser mi oldu? Siz de iyimser olun, vakit ayırın 🙂
Kısaca ilk soruya vereceğim cevap budur. Makro çok ama çok zaman isteyecek. Sevene keyif dolu, sevemeyene işkence. Bunu iyice bilmek lazım.
Sıkılırsanız da en başından öğrenmiş olursunuz. Başka hobi mi yok?
2. soru: fotoğraf bilgisi / deneyimi
Bilgi her yerde güçtür. Çekilen bir fotoğrafın arkasında hangi kuralların işlediğini bilmek öğrenme sürecini çok hızlandırır. Bilginiz arttıkça “deneme – yanılma” yerine “deneme – turnayı gözünden vurma” ile daha çok karşılaşırsınız. Yanılgılar karşısında şaşkına dönmez, onların sebebi hakkında fikir sahibi olursunuz. Bu yüzden önce temel fotoğraf bilgisi edinmek iyidir.
İş makro olunca teknik sınırları biraz zorlamamız gerekiyor. Lenslerin çalışma şekillerini, az biraz iç yapılarını bilmek sınırları kavramakta kolaylık sağlar. Mesela bu kısmı Google’a da sorabilirsiniz. Gerçi içinde “makro” geçen şeyleri Google da buraya yönlendirmeye başladı ya neyse! 🙂
Google demişken, Google’dan buraya gelen ziyaretçiler için arama kelimelerini görüyorum. Kimin ne aradığını göstermiyor, kimlik vermiyor tabi, rahat olun. Ama hani ne aramalar var inanamazsınız. Makroyla neler neler çekmeye çalışan insanlar 🙂
Teknik temellerden sonra ışık kullanımı, titreşim, kadraj, arka plan gibi konular geliyor. Bunlar genel fotoğraf deneyimleri. Bol fotoğraf çekimi ile gelişecek şeyler. Ne çektiğiniz önemli değil. Ama böceklerin bulunması, ölü ise saklanması, sahnelenmesi, çekimde uygulanacak diğer teknikler tamamen makroya has deneyim gerektiren konular. Bu paragrafta yazdığım bu şeyleri sadece okuyarak geliştiremezsiniz. Ne olduğunu bilirsiniz, yapınca olacağını sanırsınız ama olmaz. Tekrar tekrar deneyerek, sonra yeni şeyler deneyerek “oldurmak” gerekir.
Bundan sonra sıra geliyor fotoğrafların işlenmesine. İçinde kaybolmayacağınız bir arşiv düzeni, yedekleme, RAW-JPEG çevrimi, focus stacking, resim işleme yazılımlarıyla son dokunuş ve temizlik. Buradakiler de hem araştırma hem de uygulama ile gelişecek, aynı zamanda hızlanacak. Bir süre sonra ilk paylaştığınız fotoğraflardan utanacak, silsem mi acaba diyeceksiniz… Ya da umarım öyle olur! 🙂
3. soru: eldeki ekipmanlar
İyi bir fotoğraf görenler genellikle hemen şunu sorarlar: Hangi lens? EXIF nedir?
Evet lens fark yaratır. Ama asıl farkı yaratacak olan bizleriz. 1. soruda yaptığım açıklamalar yeterince uzun diye düşünüyorum.
Buraya kadar zorluklardan bahsederek göz korkutmaya çalıştım. Korkmadıysanız bu iş tamam, artık eğlencesine geçebiliriz.
Ben ekipmanı üç şekilde değerlendiriyorum
- Zaten elimde olanlar
- Daha önce yapamadığım bir şeyi yapmamı sağlayacak olanlar
- Zaten yapabildiğim bir işi daha konforlu yapmamı sağlayacak olanlar.
Burada önce ilkini konuşuyoruz, elimizde olanı. Başka seçeneğimiz olmadığına göre elimizdekini kullanacağız. Ve ekipmanlar yavaşça gelişecek. Bu yavaşlık önemli. İçimizden birinin önüne 50 tane lens koyup “Hadi makroya çıkıyoruz seç!” deseler ne yapacağını bilemeyecektir. Bu yüzden elimizdeki ekipmanı yavaş yavaş ve tek tek tanımakla başlayacağız.
Her seçeneğin güçlü ve zayıf yönleri vardır. En iyisi dediğimiz şey amaca ve koşullara bağlı olarak değişir. Elimizdekiler arasından amacımıza en uygun olanı seçmemiz gerekir. Bunun için hepsine şans vererek, hepsini tanıyarak başlayacağız. Aşağı yukarı tüm lensleri makro çekime zorlamak için yöntemler var. Tüp/körük kullanmak, Raynox takmak, Ters bağlamak vs.
Ben çoğu zaman büyük konuşup zoom lensle makro çekilmez, 18-55’leri, 70-300’leri çöpe atın gibi laflar ettim. Şimdi bu lafları afiyetle yiyorum çünkü bal gibi makro çekiliyor. İki kez sırf inattan ama hiçbir önyargıya da kapılmadan makro ile uzaktan yakından ilgisi olmayan lenslerime bu şansı verdim. İkisinden de birer yazı ortaya çıktı. Aşağıdaki iki fotoğraf bu yazıları oluşturan çekimlerden.
İlki 30 euro fiyata satın aldığım eski model 80-250mm bir zoom lens. Hikayesini okumak için ucuz zoom lens ile makro çekim yazısına göz atabilirsiniz.
Diğeri hepimizin elinde olan 18-55 kit lensler. Detayları okumak için 18-55 kit lens ile makro çekim yazısına bakabilirsiniz.
Her lensin yine her farklı büyütme kademesinde en iyi görüntüyü verdiği belli bir diyafram değeri vardır. Mesela kit lenste f8 değerinde, 80-250’de ise f16 değerinde en iyi görüntüyü yakaladım. Elinizdeki lenslerde bu farklıdır. İyi bir araştırma, olmadı iyi bir test ile bu değerleri keşfedebilir ve makro çekimlerinizde kullanabilirsiniz.
Çoğumuzda bulunan 50mm standart lensler ise makroda daha da iyidir. Sabit odaklı “prime” bir lens olarak keskinlik üst düzeydedir. Ters bağlantıda gerçek makro lens performansına yaklaşırlar. 28mm gibi bir lensiniz varsa tüp üzerine ters bağlayarak bununla 4X değerlerinde çalışırsınız. Hiç kolay değildir ama sonuçlar etkileyicidir. Pentax SMC M 28mm manuel lens ile elde çekim, ters bağlantı ve flaş kullanımı ile çektiğim üç örnek paylaşıyorum. Biraz acemilik döneminden kalmalar. Net alanın eksik kaldığı bölümler görülebiliyor. Fakat elde çekim focus stacking ve ters 28mm ile her bölgeden netlik yakalamak gerçekten zordur. Stüdyo düzenekleriyle çok daha iyisi yapılabilir.
Peki elimizde sadece kompakt bir makine varsa ne olacak? …
Ne demek ne olacak, o zaman onu kullanacağız. Sabit lensli küçük makineler makro konusunda hiç fena değiller. Hatta keşke elimde bir tane olsa diyorum. Gerektiğinde Raynox gibi eklentilerle makro kapasitesi daha da artırılabilir. Yine video konusunda DSLR gövdelerle yarışabilirler. Videoda küçük sensörün alan derinliği avantajı vardır. 10 yıl önceki bir makine bile beni çok eğlendirmeyi başarmıştı. Aşağıdaki fotoğraflar lensine eklenti yapılmamış standart bir Canon PowerShot A85 modeli ile çekildi.


Peki elinizde hiç fotoğraf makinesi yoksa? Telefonunuz var mı? Ya tablet? Küçük ve çok ucuz lens eklentileriyle çok şey yapılabilir. Bakınız: Cep telefonu ile makro
Ama nihayetinde lensi değiştirilebilir bir fotoğraf makinesi almanın bir yolunu bulmanız gerek. Bütçeye bağlı olarak mümkün olduğunca ileri model ama özellikle makro çekimde avantaj sağlayan modellere göz atmanızı öneririm. Mesela elektronik perde makro için çok önemli bir özelliktir. Bazı Canon aynalı gövdelerde ve Olympus, Sony ve diğer aynasızlarda bulunuyor. Titreşimi engelleyip netliğe büyük katkı sağlıyor. Yüksek büyütme çalışmayı planlayan herkes için şart.
Aynasız bir gövde ile henüz çekimi yapmadan oluşacak fotoğrafı aynen izlemek mümkün. Renk ve ışık dengesi sonradan sürpriz yaratmayacak şekilde çekim sırasında izlenebiliyor. Ve full-frame gövdelerin daha fazla detay topladığını düşünüyorum. Biri full-frame ve diğeri APS-C olacak şekilde iki farklı gövdenin tamamen aynı kadrajı oluşturduğunu düşünün. APS-C sensör küçük olduğu için kadrajı oluşturan görüntü sensör üzerinde daha fazla sıkışmak zorunda kalacak ve diffraction sorunları daha erken başlayacak. Aynı sebepten full-frame gövdelerin loş ışık performansları yüksek oluyor. Doğal ışıkla çekimde biraz ISO arttırıp işi hızlandırmak mümkün oluyor.
Peki APS-C’nin hiç mi avantajı yok? Var, görüntüyü ortadan kesip aldığı için daha fazla büyütmüş oluyor. Ve alan derinliği daha fazla oluyor. Yani daha az sayıda fotoğraf ile focus stacking yapabiliyoruz.
Ben şahsen fazladan uğraşmayı gerektirse bile daha yüksek detay arıyorum. Yani full-frame diyorum.
4. soru: istenen büyütme nedir?
“Makro bir büyütme yarışı değildir!” desem ne düşünürsünüz?
Muhtemelen “Evet tabi, önemli olan konudur, kadrajdır.” diye mantıklı cevaplar verilir. Ama içimizdeki ses “Yetmeeez! Yakın, daha yakın, en yakın!” diye bağırır. “Abi, adam sineğin gözünü bir çekmiş!” diye o fotoğrafları anlatmaya ve en çok onları “Like” etmeye devam ederiz.
Birisi sanki “Yok canım, ben özenmiyorum.” diyor… Der çünkü 10X, 20X hepsini zaten denemiştir o kişi.
Şimdi bunlar hep aşama. Sınırları test etmek çok iyidir. Büyütmeyi biraz daha ileri taşıyıp öğrenmeye zorlamak, hangi ekipmanla nereye kadar gidilir görmek iyidir. Bunları hep denedikten sonra nihayet büyütme bir yarış olmaktan çıkar, işte o zaman gerçekten inanarak “Efendim işte konu var, kadraj var.” falan deriz. (Ama “Detaaaay!” diye bağırmaktan hiç vazgeçmeyiz.)
Bu soruya cevaben sadece lens sistemini ele alacağım. En çok merak edilen bölüm sanırım burası olacak. Kabaca büyütme oranları ve bunlara uygun lens sistemlerini konuşalım.
Not: Aşağıda örnek olarak verilen fotoğraflar uygun tekniklerle “imal edildiği!” için yüksek netliktedir. Örnek verdiğim lensleri alıp bu sonucu hemen bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilirler. Bunu fotoğraflarımı övmek için yazmıyorum. Lensin işin sadece bir parçası olduğunu hatırlatmak istiyorum.
4.1 geniş açı makro için lensler
Geniş açı lenslerle yapılan çekimlerin ilginç bir özelliği var. Perspektifi bozup sanki biz küçülüp sahnenin içine girmişiz etkisi yaratıyorlar. Arka plan geleneksel makro çekimlerden çok farklı olarak belirgin kalıyor. Böylece böceği yaşadığı ortamla birlikte, olduğu gibi kadraja almış oluyoruz. Büyütme genellikle 0.5X’in altında kalıyor ama hem çekim zevki hem de seyir zevki çok yüksek fotoğraflar ortaya çıkıyor. Her hava koşulunda elde çekim tek kare yöntemiyle hızlıca işi bitiriyoruz.
Seçenekler şöyle:
- Geniş açı makro lensler. Fazla model yok. Laowa 15mm f4.0 şimdilik tek örnek. Pahalı ve kullanımı zor bir lens. Ama çok keskin.
- 28mm veya daha geniş açılı günlük lensler. Bunların arkasına ince makro tüp takarak daha yakına netlemeye zorluyoruz. Helicoid adaptör ile aynasız gövdeler mükemmel çözümü sunuyor.
- Relay lens sistemleri. CCTV güvenlik kamerası lensleri gibi minik balık gözü lensler başka makro çözümleri ile birlikte kullanılıyor. Sayısız ihtimal var. Çok zor ve henüz tam olarak çözülmemiş bir alan.
4.2 düşük büyütmeli makro için lensler
Yazının başında verdiğim örnekten gidersek, arıyı çiçek ile birlikte çekiyorsak 0.5X ve altı bir büyütme değerinde çalışıyoruz demektir. 1X altı büyütmeler teknik olarak makro sayılmıyor ama bolca kullanmamız gerekecek. Çiçek, mantar, kurbağa, salyangoz, kelebek gibi büyükçe konular için düşük büyütmeye ihtiyacımız var. Güzel haber, bunun için makro lense ihtiyacınız yok. Ama keskinlik ve detay her zaman önemli. Seçeneklere bakalım
- Makro lensler. En iyi seçenek budur. Köşelerde bile keskin, mikro kontrastı yüksek. Örnek: Tamron 90mm macro.
- Eski model yarı makro lensler. Bunların fiyatları modern lenslerden çok daha uygun ve keskinlikte çok iyiler. Örnek: Volna 9 50mm f2.8, Vivitar Series 1 90mm f2.5 macro (efsane lens)
- Makro zoom lensler. Aslında bir makro lens değiller ama yakın çekimde güzel işler çıkarabilirler. Keskinlik ve bokeh karakteri bakımından genellikle çok iyi değiller. Merkezden uzaklaştıkça keskinlik azalacaktır. Örnek: Tamron 70-300 Macro f/4-5.6
- 50mm – 100mm arası sabit odaklı lensler. Tek başına yeterli yakınlaşma sağlamayabilirler. Raynox DCR-250 gibi eklentilerle desteklenirse iyi olur. Keskinlikleri tatmin edicidir. Örnek: Konica AR 50mm f1.7
- 80mm ve 150mm arası agrandizör lensleri. Ters bağlı kullanıyoruz. Üst düzey keskinlik verecektir. Modern makro lenslerle yarışır. Lens odak değeri yükseldikçe büyütme azalır. Mesela 80mm, 150mm’den daha fazla büyütür. Tüp boyu değiştirilerek uygun büyütme değerine getirilir. Kişisel tercihim bunlardır. Örnek: Rodagon 150mm f8
4.3 1:1 makro için lensler
1:1 ifadesi, yani 1X demek objenin gerçek boyu ile sensör üzerinde oluşan imajın boyu aynı demektir. 1X büyütmede full-frame makinede 3.5cm boyundaki bir obje tüm kadrajı tam olarak doldurur. APS-C’de ise kabaca 2.5cm’lik uzunluk tam kadraja denktir. Yani boyu 2cm olan bir arı hemen hemen tüm kadrajı dolduracaktır. Bu büyütmeden itibaren focus stacking yapmadan arının tamamını net görüntülemek mümkün olamayacaktır. Alan derinliği buna izin vermez. Yine seçeneklere geçelim.
- Yine makro lens ile başlıyoruz. Makro lenslerin eklentisiz üst limiti genellikle 1X’tir. Çok keskin olduklarını söylemiştim.
- 50mm-100mm arası sabit odaklı günlük lensleri bu sefer ters bağlayacağız. Köşelerde makro lens olmadıkları hissedilir ama oldukça iyidirler.
- 50mm-100mm arası agrandizör lensleri. Bunlar da ters bağlanacak. Çok keskinler. Tüm lenslerim arasında en sevdiğim olan Componon-S 80mm bu aralıkta muhteşem.
4.4 2X-3X civarı büyütme için lensler
Bu aralıkta artık “Extreme macro” denen sınıfa geçiyoruz. Böceklerin daha çok portrelerini hedefliyoruz. İşler zorlaşıyor. Işık yetersizliği yüzünden uzun pozlama, karanlık vizör, fazla yakın çalışma mesafesi, net alanın aşırı darlığı gibi sorunlarla birlikte titreşim ile de hoş olmayan bir tanışma yaşıyoruz. Tipik bir stüdyo çalışmasında 50’den fazla çekim ile focus stacking yapılması gerekir. Lenslere bakarsak:
- Makro lenslere Raynox DCR-250 gibi eklentiler takarak büyütme miktarını 2X’e çıkarmak mümkün. Ama dahasını kaldırmayacaktır.
- Ters bağlı normal lensler. 50mm normal lensimizi biraz uzunca bir tüp üzerinde bu büyütmeye çıkarabiliriz. Elimizde 28mm lens varsa çok daha kısa tüplerle 4X’lere tırmanacaktır.
- Ters bağlı agrandizör lensleri. Benim en çok çalıştığım büyütme aralığı bu. Ve en çok tercih ettiğim seçenek agrandizör lensleri. 28mm – 35mm – 40mm – 50mm – 60mm lensler bu aralıkta güzel çalışır.
- Daha alt büyütme seviyesinden herhangi bir düzeneğin arkasına teleconverter takılarak büyütme miktarı arttırılabilir. Ama keskinliğe zarar verecektir.
- Canon MPE-65 ya da sonradan piyasaya sürülen benzer yüksek büyütmeli zoom makro lensler. MPE-65 çok keskin, özel bir makro lenstir. 1X-5X arası büyütme alabiliriz.
4.5 4X – 10X arası yüksek büyütme lensleri
4X – 10X aralığı artık detay çalışma seviyemiz. Objelerin ya da canlıların belli bir bölgesindeki detayları yakından görmek için kullanıyoruz. Sonuçlar çok etkileyici. Her zaman sürprizlerle dolu. İlk kez göreceğiniz detaylara şahit olacaksınız. Bir karıncanın çeneleri, kabuklu böceklerin ayak yapıları, sivrisineğin antenleri… Arı çekiyorum diye yola çıkacaksınız tüyleri arasına gizlenmiş maytlar ve polenler sizi şaşırtacak. Bazen çekilen fotoğrafın ne olduğunu sizden başkası tahmin edemeyecek. Tipik bir çekim 100-200 fotoğraf arasındadır. Diyaframı olan lenslerde diyafram kısılabilir. Böylece alan derinliği arttırılıp çekim sayısı azaltılabilir ama keskinlik de azalır.
- Canon MPE-65 lensi 5X’e kadar çıkıyor.
- 28mm gibi geniş açı agrandizör lensleri kolaylıkla 4X ve üzerine çıkabilirler.
- Mikrofilm lensleri. Bu minik lensler şaşırtıcı büyütmeler verebilir. Gövdeye bağlanması zordur. Örneğin Otamat101 20mm f2.8
- Bir alt seçenekteki sistemleri körük gibi uzunca açılabilen sistemlerle, çift set uzatma tüpüyle veya teleconverter ile zorlayabilirsiniz. Kalite giderek düşer ama etkileyici sonuçlar alınabilir.
- Zeiss Luminar, Zeiss Photar, Canon Macrophoto gibi özelleşmiş körük lensleri ile geniş bir aralıkta yüksek büyütme alınabilir. Hepsi çok iyi seçenektir.
- Ve esas seçeneğimiz mikroskop lensleri. Farklı büyütme değerlerinde çoook sayıda seçenek var. Keskinlikte diğer lensler bunlarla yarışamaz. Örneğin Lomo 3.7X mükemmel bir lenstir.
Normalde bu sınıfa girmeyen bir lensi zorlayarak neler yapılabileceğini göstermek için bir örnek daha vereceğim. El-Nikkor 50mm f2.8N agrandizör lensini sonuna kadar açılmış körük ile kullandım. Ayrıca 2X teleconverter kullanıldı. Toplamda 8X büyütme alındı. Fakat bir üstteki örnek fotoğraf ile birlikte bunu tıklayıp yan yana açar ve detayları incelerseniz ne demek istediğimi hemen anlayacaksınız.
4.6 10X üzeri büyütme lensleri
Artık konu olarak arının iğnesinin deliğine geldik. Bu alan tamamen mikroskop lenslerine ait. 150X’e kadar mikroskop lensleri var. Fakat hepsi fotoğraf için uygun değil. Çoğu lens objeye değecek kadar yakından çekim yapıyor. Önemli bir kısmı da renkleri doğru vermiyor. Yani normal bir mikroskopta olacağı gibi oküler lensi ile birlikte olmadan sadece objektif lensi fotoğraf makinesi ile düzgün çalışamıyor. Öyle ya da böyle bu büyütme bölgesi sizi çok ama çok zorlayacak. Keşke hepimizin 10X ve üzeri ilk denemeleri sırasında çekilmiş yüz ifadeleri olsaydı da bir albüm yapsaydık; çok eğlenirdik 🙂
- Tek seçenek mikroskop lensleri. Diğer seçenekler inatlaşmak olur. Ama kendi içinde yine ikiye ayırmam mümkün.
- Geleneksel yöntemle körük ya da tüp lens önüne mikroskop lensi kullanmak. Bu şekilde mikroskop lensinin imkan tanıdığı büyütmeyi kullanırsınız. 20X’ten yukarısında mikrometreli raylar yetersiz kalmaya başlar. Mikroskop gövdeleri üzerine kurulmuş dikey setup’lar uygulanabilir. Böylece mikroskobun çok hassas olan kendi rayı ile rahatça focus stacking çalışabiliriz.
- Mikroskobun oküler merceğini de kullanarak. Ya da oküler yerine geçen adaptörleri kullanarak lensin büyütmesini 10 kat artırabiliriz. Zaten normalde bir mikroskoptan gözle baktığımızda oküler merceğini de kullandığımız için büyütmeler o şekildedir. 1000X gibi değerler sizi şaşırtmasın. Bu seçenekte fazladan oküler olduğu için keskinlik biraz azalır ama albümünüzdeki böcek fotoğraflarının yanına terliksi hayvanlar ve bakterileri de eklersiniz. Ve tabi o harika mikrop videolarından çekilebilir.
Lens seçimini burada kapatıyoruz. Hangisini seçtiniz? Durun tahmin edeyim. “Hepsi” mi? Tebrikler, aramıza hoş geldiniz 🙂
4. soru: doğal ortam çekimi / evde çekim?
Bu soru için yine sadece lens özelinde açıklama yapacağım. Yan donanımlar sonraki sorularda gizli. Dikkat ederseniz lens adı da vermeyeceğim. Doğada ya da evde çekim yapacak arkadaşlar lens seçerken bu yazacağım özelliklere uygunluğunu kendileri değerlendirebilir.
4.1 doğada çekim

Doğal ortamda büyütme sınırınız var. 4X üzeri çok zor çekersiniz. Hedef canlı bir böcek ise 4X üzeri imkansız gibi bir şeydir. Ancak uygun mevsimde, kırağı düşen gecelerin ardından sabah erken vakitte çıkarsanız böcekleri buzun içine hapsolmuş bulabilirsiniz. O zaman olur. Yine de zor.
Kısaca doğal ortamda mikroskop lenslerini eliyoruz. Diyaframlı lenslere yöneleceğiz ki acele etmek zorunda kalırsak kaliteden ödün verip diyafram kısabilelim. 50 foto yerine icabında 10 foto işi kurtarsın. Ve inanın hep acele etmek isteyeceksiniz.
Doğal ortamın bir diğer gereksinimi taşınabilir ve sağlam seçeneklere yoğunlaşmak. Üst üste bir sürü parçanın bağlandığı, ağır, hantal, dağılıp dökülebilen sistemler doğada sizi bozar. Parçaları birbirine sağlam kenetlenmiş, ezilmeyen, bükülmeyen yapıda düzenekler olmalı. Ne kadar küçük ve hafif o kadar iyi.
Doğayla iç içe olmanın keyfini tarife gerek yok. Doğal ortamda, doğal ışıkla yapılan çalışmalar teknik zorluklarına rağmen tartışmasız üstünlükle sonuçlar verir. Fotoğrafçı olarak tatmin olma duygusunu sonuna kadar yaşatır.
4.2 stüdyo çekimi
Ev sizin, kimse karışamaz. Ben de karışmıyorum. Her şey serbest! İstediğiniz karmaşayı yaratmakta özgürsünüz. 4 mevsim, ışık ve hava durumuna bağlı olmadan makronun dibine vurmak için stüdyo çekimleri ayrılmaz bir parçamız.
5. soru: elde çekim / tripod?
Aramızda tripod gibi elleri olan var mı? Varsa bu bölümü es geçebilir 🙂
5.1 elde çekim
Elde makro çekim yapacaksanız titreşim ve ışık sorununuz olacak demektir. Aslında ikisi birbirine bağlı konular. Işık yetersiz kalırsa pozlama süresi artacak, o zaman elinizin titremesi bulanık bir fotoğraf oluşturacak. Fakat kuvvetli ışık verirsek de aşırı parlama ve yansıma yapıyor. Mesela doğrudan güneş ışığını üzerine düşürdüğünüz bir böceği fotoğraflarsanız renkleri yok olmuş, her yeri parlamış ve yanmış bir imaj ortaya çıkar. Işık hem yeterli olmalı hem de dengeli olmalı. Büyütmenin artmasıyla bu sorunlar katlanarak artar. Bu yüzden elde çekimde büyütme değerini 3X’in altında düşünmekte fayda vardır. O bile oldukça zordur. Çözüm olarak düşünülebilecek birkaç şey var.
Flaş kullanmak. Elde çekimde belki de en güçlü çözüm bu. Önüne difüzör bağlanmış harici bir flaş kullanmak her zaman iyi aydınlatılmış bir sahne sağlar. Güneş ışığının konuya doğrudan düşmesine izin vermeyeceğiz ve elde çekimde bir yaz gününün ortasında bile flaş kullanacağız. Pozlama süresini ortalama 1/80 civarı tutarsak arka planın da aydınlık çıkmasını sağlayabiliriz. Pozlama süresi çok hızlı olursa flaş senkronizasyon sorunları yaşanabilir. Ya da arka plan yeterince pozlanmayıp gündüz vakti bile karanlık çıkabilir.
Bir türlü olmuyor gibi anlattım ama çektikçe eliniz ve gözünüz ayarlara alışacak.
Sonra böceğin karşısına çöküp “Bu ışıkta 2X büyütmede bu lensi f5.6 ile kullanırsam ISO 200 ve 1/8 flaş gücü çok iyi gider” deyip basacaksınız deklanşöre. Sonra fotoğraf karanlık çıkacak ve böcekten bir poz daha rica edip ISO 400 ile 1/4 flaş gücü deneyeceksiniz.
Harici flaş olarak TTL destekli pahalı ürünlere yönelmenize gerek yok. Çin malı manuel Yongnuo flaşlar gayet yeterli. Her marka gövde ile çalışıyorlar. Yukarıda yazdığım gibi ne zaman hangi güçte kullanmanız gerektiğini sadece 1-2 deneme ile çok kısa sürede kavrayabilirsiniz.
ISO performansı güçlü bir gövde edinirsek elde çekimde doğal ışık kullanma şansımız bile olur. ISO 3200 gibi yüksek değerlerde yeterince hızlı pozlama süreleri elde edip elimizin titreme etkisinden kurtuluruz. Doğal ışık kullandığımız için renkler harika çıkar. Ama ışık yetmiyor deyip objeye güneş düşürürsek doğal ışığın bütün güzelliğini yok ederiz. Yukarıdaki fotoğraf Sony A7II gövde ile gölge bir ortamda ISO 3200 değerinde elde çekildi. Full-frame gövdeler ISO konusunda daha başarılılar. Sony A7S serisi gibi ISO konusunda uzmanlaşmış gövdeler mum ışığında çekim yapıyorlar. O tür gövdeler çok daha fazlasını yapabilir.
5.2 tripod kullanmak
Tripod kullanımında odak ayarını çok hassas olarak istediğimiz yere getirme ve orada sabit tutabilme imkanına sahibiz. Bu yüzden lensimizin diyaframını fazla kısmadan en keskin olduğu değerde tutarak çok fotoğraflı focus stacking çalışmaları yapabiliriz. Bunun getirisi elde çekimle kıyaslanamayacak derecede yüksek keskinliktir.
Tripodlu düzenekte büyütme miktarında üst sınırımız yoktur. Titreşimi engelleyebildiğimiz ölçüde yüksek büyütmelere çıkabiliriz. Lensin kapasitesini sonuna kadar alma şansımız olur. Alan derinliği çok az olan ve titreşime çok duyarlı mikroskop lenslerini kullanmak için sabit düzenek zorunludur.
Ben tripod ve sürekli ışık kullanmayı tercih ediyorum. Evde ve doğada tripodlu focus stacking çalışmaları yapıyorum. Geniş açı çekimler hariç neredeyse hiçbir zaman flaş kullanmıyorum.
6. soru: makro için ayrılan bütçe ne kadar?
Buraya kadar konusu geçen her şeye birden sahip olmak çok güzel olurdu. Makroya kafayı takan birisinin er ya da geç çoğunun peşine düşeceğini biliyorum ama özellikle başlangıçta bütçe sert bir çizgi ile bu seçenekleri birbirinden ayırıyor. İşin en başındayken hiç kimse çok para harcamak istemez. Doğrusu da budur.
Ben önce kendi maceramı anlatayım.
- Fotoğraf ile tanışmam minik bir Canon kompakt makine ile oldu. Çok iyi geçindik. Çok uzun süre kullandım.
- Pentax K-x ilk DSLR makinam oldu. 2010 yılıydı.
- 1:1 makro lens aldım. Tamron 90mm’yi seçmiştim. Daha çok portre çektim. Ara ara basit elde çekim tek kare makro fotoğraflar oldu.
- 2 yıl sonra 1X’ten daha fazla büyütme yapılabildiğini keşfettim. Hemen Raynox DCR-250 aldım. Harika hissettim. Makro benim için o gün başladı. Tarih: 18 Nisan 2012
- Flaşı keşfettim. Harici flaş aldım. Elde çekimler yapmaya devam ettim. Tarih: 14 Mayıs 2012
- Ters lens bağlamayı keşfettim. Tüp aldım. Elimdeki Pentax 50mm ve 28mm lensleri ters bağlayarak daha yüksek büyütmeler aldım. Hepsi hala elde çekim. Tarih: 6 Haziran 2012
- İlk tripodumu aldım: Benro A-0691. Artık daha kolay çekim yapacağımı sandım! Tarih: 10 Ağustos 2012
- Agrandizör lenslerini keşfettim. Körük aldım. El-Nikkor 50mm ile keskinlik nedir gördüm. Tarih: 2 Ekim 2012
- Daha yüksek büyütme için mikrofilm lenslerini keşfettim. Otamat101 20mm ilk mikrofilm lensim. Tarih: 1 Kasım 2012
- Mikroskop lenslerini keşfettim. İlk mikroskop lensim Lomo 8X oldu. Tarih: 11 Mart 2013
- Ballhead kafa ile bir adım gidilemeyeceğine ikna olup Manfrotto 410 tripod başlığı aldım. Çok önemli bir adım oldu. Tarih: 7 Mayıs 2013
- Hassas ray olmadan ilerleyemeyeceğimi gördüm. Ve Newport geldi, dünyam değişti. Gerçek focus stacking çağına girdim. (8 Kasım 2013)
- Doğal ışık kullanımına başladım. Flaşı önce yavaş yavaş, sonra tamamen bıraktım. (Aralık 2013)
- Makro tripod dediğin sağlam ve yere yakın olmalı. Tepem atıp Benro tripodumun bacaklarını testere ile budadım. Bu da yetmeyince Berlebach ahşap tripod aldım. Rahatladım oturdum. (1.6.2014)
- Full-frame aynasız gövdeye geçtim. Elektronik perde ve gelişmiş sensör ile keskinlikte seviye atladım. (Nisan 2015)
- 20X mikroskop lensi ile titreşime tosladım. Yardımcı ekipmanlarımın sınırını keşfettim. (Kasım 2015)
- Mitutoyo 5X mikroskop lensi ile keskinliğin sınırını keşfettim. Ötesi yok hissi nedense huzur vermedi. Bir şeylerin bittiğini hissettim. (Ocak 2016)
- Geniş açı makroyu keşfettim. Kolaylığı ve sürükleyiciliği ile yorgunluğuma ilaç gibi geldi. (Ocak 2016)
- Makro videoda ağır çekim tekniğini keşfettim. Mobil cihazlara tekrar önem vermem gerektiğini anladım. (2017 bahar)
- Geniş açı makroda uç nokta olan relay lens tekniğinde sayısız denemeye rağmen başarısız oldum. Fotoğraftaki en büyük hayal kırıklığım oldu. (2017 yaz)
- Fotoğraf konusunda tam bir doygunluk hissine geçtim. Fotoğraf adına her şeyi kenara koydum. Pandemi ve ilgi alanlarımdaki değişimler yüzünden bu web sitesini kapattım. 5 yıl hiç fotoğraf çekmedim. (2019)
- Ve şimdi siteyi tekrar açıyorum. Olympus gövdelerden edinmek istiyorum. Kim bilir…. (2025)
2013-2017 arası çorap söküğü gibi ilerledi. Tam bir fotoğraf çılgınlığı yaşadım. Yazmaya kalksam sayfalar doldurur. Sayısız lens ve yardımcı ekipman denedim. İşimi iyleştirip kolaylaştırdılar ama dünyamı değiştirmediler. En önemli aşamalar yukarıda yazdıklarımdı.
Peki şimdi en kısa yoldan, en ucuza başlayacaklar için ne tavsiye edebilirim?
Bilelim ki genellikle iki yol var: “Ucuz ama çalışması zor ekipmanlar” ve “Konforlu ama pahalı ekipmanlar”. Bu iki yol aşağı yukarı aynı kaliteyi verebiliyor.
Benim bütçe dostu başlangıç tavsiyem aşağıdaki gibi. Hepsini almaya da gerek yok. Yavaş yavaş gidilebilir.
- İyi bir tüp alın. Ters lens bağlayın. Lens olarak mümkünse 50mm agrandizör lensi ile başlayın.
- Elinizde başka lensler varsa Raynox alın. Raynox her türlü kullanıma müsait çok başarılı bir eklenti.
- Körük alın. Ama focus rayı olan kaliteli körüklerden olmalı. Hassas ray alana kadar düşük büyütmelerde işinizi görecektir.
- Flaş tercih edenler harici flaş alın. Yongnuo’lar ucuz ve etkili. Stüdyo çekimlerinde sürekli ışık için yanına 2 tane İkea Jansjö masa lambası iyidir.
- Mikrometreli hassas ray alın. Hayatınız değişecek. Tüm set içindeki en kritik parça bu. Ve bu listedeki en pahalı parça.
- Hassas ray varsa mikroskop lensi alın. 5X veya altı ile başlayın. Lomo 3.7X özellikle tavsiye ederim.
Daha fazla para harcamayı göze alanlar ise yukarıdakiler ile birlikte şunlara yönelebilirler:
- 1:1 makro lens genel kullanımda çok rahattır.
- Canon MPE-65 alıp pişman olan görmedim.
- Agrandizör lens setinizi geliştirin. 28mm ile 150mm arası bir çok kademe oluşturulabilir. Tercih size kalmış. Ben bol bol tutuyorum.
- Mikroskop lens setinizi geliştirin. Farklı büyütmelerde tercih sizin. Kesenin ağzını açabilen Mitutoyo peşine düşsün.
- Olympus 65-116 adlı ürün yapı olarak tüp ile körük arasında harika bir cihazdır. Sağlam ve kompakt. Aynı zamanda kendi üzerindeki tripod bileziği içinde dönebilmesiyle yatay-dikey kadraj ayarlamasında büyük kolaylık sağlıyor.
- Ahşap tripodlar titreşimi çabuk keser.
- Geared head türü hassas kadraj ayarı imkanı veren bir tripod başlığı işi çok kolaylaştırır.
- Mini tripod ve tutucular genel amaçlı kullanımlarıyla konfor sağlar
- Fazladan M42 ve M39 tüp setleri genel kullanım için bir şekilde kendine yer bulur.
- Fazladan kaba focus rayı hassas ray ile birlikte çift kat şeklinde kullanıldığında büyük kolaylık sağlar.
- Mikroskop gövdeleri kullanarak dikey kurulumlar gerçekleştirebilirsiniz. Çok hassastır, çok yüksek büyütmelere çıkabilir. Adı üzerinde mikroskop.
Uyarılar:
- Tüp, körük ve rayda ucuz Çin malı ürünlerden uzak durun. Bağlantı adaptörlerinde sorun yok.
- Flaş kullanacaksanız kablolu tetikleyici alın. Kablosuzlar bir süre sonra canınızı sıkabilir.
Şimdi yıllar sonra ben de aynı soruyu tekrar soruyorum, sıradaki ne olmalı? Neyin peşine düşmeliyim? Gerçekten bilmiyorum 🙂 Ama öğrendikçe bu sayfalarda yer bulacaktır.
Son olarak ekipman kurulumlarından derlediğim Flickr albümünü koyabilirim. Değişik düzeneklerin nasıl göründüğüne bakabilirsiniz.

















